Anneliğin gücünün aşamayacağı zorluk yoktur yeryüzünde...
Bitlis Eren Üniversitesi öğretim üyelerinden, Doç. Dr. Adem Palabıyık aracılığıyla haberdar oldum, "Evlat Nöbeti Çalıştayı"ndan. Çok değerli bilim insanları aracılığıyla bu konunun akademi çevrimine dahil olması son zamanların en önemli işlerinden... Gazetemiz Genel Yayın Yönetmeni sayın Nuh Albayrak'ın katıldığı oturumlarda, evlat nöbeti çok boyutlu yönleriyle konuşuldu, sosyolojik olarak, bir kadın hareketi olarak, ailevi anlamıyla, dini ve yerel kimlikler boyutuyla, medya ve uluslararası yansımalarıyla farklı kavramsallaştırmalarla ele alındı...
1093 gündür Diyarbakır HDP il binası önünde, dağa kaçırılmış çocuklarının geri dönüşü için sivil eylem yapan anneler, teröre karşı çok ciddi bir meydan okumanın içindeler. Yaz demiyorlar, kış demiyorlar, yağmur, çamur sokakta oturma eylemine devam ediyorlar. Sabırlı, kararlı, dirençli bir duruş sergiliyorlar.
Evlat nöbetinin en etkileyici yönü, arkalarında herhangi bir sivil toplum örgütü, dernek, vakıf, kurum, kuruluş olmayışı... Sivil ve kendiliğinden gelişen bu kararlılık, önceleri birkaç anneyle başladı, sonrasında evladını dağdan geri almak isteyen diğer anne, babalar da eklendi buna... Diyarbakır'a gidip anneleri ziyaret ettiğinizde bunu hemen fark ediyorsunuz, orada organize olmuş bir topluluk yok, oradaki herkes gerçek hayatın içinde dramatik bir yaşam hikayesiyle çıkıyor karşınıza... Hepsinin ortak isteği; kaçırılan veya kandırılan evlatlarının ölüm sarmalından geri çıkartılması...
HDP binası önünde yapılan bu eylemin sonuçları evet, belki politik olabilir, ama o insanların içine girdiğinizde politika için orada olmadıklarını, insanı hayata bağlayan en güçlü duygu olan analık ve babalık hisleriyle bulunduklarını fark ediyorsunuz...
Evlada sahip çıkış deriz biz kadınlar kendi aramızda konuşurken... Belki müdahale olarak anlaşılıp eleştirilir de bu tutum... Ama anne kalbi, evladını her türlü kötülükten korumak ister, bu yüzden anne kalbi uyumaz derler... Orada kalpleri uyumayan anneler var...
İnsan terörle mücadele deyince bu konuda iyi eğitim görmüş özel harekat timlerini, emniyet güçlerini getiriyor akla, ama orada ellerinde hiçbir silah olmayan gözü yaşlı anneler babalar var, bir çadırın altında, dua ederek, itiraz ederek, dayanışarak, bekleşiyorlar. Teröre karşı, rengi atmış bir çadırın altında duran yaşını başını almış bu insanlar, siyasetin, siyasetlerin üstünde bir işe imza atıyorlar. Kısa zamanda toplumsallaşan bu sivil eylem, dünyada terörizme karşı duran bir kadın hareketi olarak da anılacaktır.
Bir gazeteci olarak kadınların sivil eylemliliğini yıllardır takip ederim. 90'ların faili meçhul cinayetlerine karşı evlatlarını aramak adına yollara düşen "Cumartesi Anneleri", Srebrenica'da kayıp evlatları ve eşlerinin mezarlarını aramak üzere her Pazartesi günü beyaz önlükleriyle yollara düşen "Pazartesi Anneleri'... Onları ve aradıkları çocuklarını yıllardır hüzünle takip ettim... "Diyarbakır Anneleri" ise teröre karşı büyük bir meydan okumayla diğerlerinden farklılaşıyorlar. Diğer ikisinden daha hayati, daha aksiyoner, daha acil, daha cesaret isteyen bir işe imza atıyorlar, onlar terörün elinden çocuklarını geri alıyorlar.
Evlat Nöbeti Çalıştayı'nın sonuç bildirgesindeki en vurucu cümle: "Annelikten daha güçlü bir duygusal bağ yoktur"...
Bendeniz bu hareketin aynı zamanda bir aile hareketi olduğuna da dikkat çekmek isterim. Burada ailenin çekim gücü olmasa, ev kavramının çağırıcılığı olmasa, muhakkak ki eylemler söylem düzeyinde kalırdı... Oradaki anne ve babalar, çocuklarını ailelerine, evlerine geri istiyorlar... Nitekim Çalıştay sonuç bildirgesinde ailelerin emeğinin duygusal emek olduğu cümlesi de var...
Çözüm Süreci izlenimlerim arasında, halkın terörizm ve kaostan bıktığını, toplumsal barışa ve huzura adeta susamış olduğunu not etmiştim. Kim ne derse desin, Doğu'da ve Güneydoğu'da, bir umuttu bu süreç... Ne yazık ki terör örgütünce baltalandı, bitirildi. Ama umutların bitmediğini bu sefer de anneler devreye girerek ispat ediyorlar işte... Evlatlarını geri istiyorlar...
Çalıştay'ı düzenleyenlere tekraren teşekkür ederiz.