-Medine-
Bu yazıyı pazarı pazartesiye bağlayan gece, saat 01.00’de yazıyorum.
Az önce sayın Cumhurbaşkanımızla Rasulullah Efendimizi ziyaretten döndük. Ravza’da birlikte namaz kıldık, dua için ellerimizi açtık, Cumhurbaşkanımız da boynunu büktü duaya durdu, ben şahsen onun dualarına da “Amin” dedim, sonra Kabri Saadet’in karşısına vardık, “Esselamü aleyke ya Rasulallah” diye seslendik. Selam, selam, binlerce salatü selamlar ilettik Alemlerin Efendisine.
Bu iklim başka iklim. Akif’in Sudanlısı gibi, Gazali’nin Su Kasidesinde “Dest busi arzusuyla ölürsem doostlar, Kuze eylen toprağım sunun onunla yare su - Onun elini öpme arzusuyla ölürsem dostlar, toprağımı kase yapın onunla yare su sunun” mısralarına yansıyan hasret gibi hasretlerin yağdığı, gözyaşlarına karışık sevdaların demet demet önüne serildiği bir dünyadan söz ediyoruz. Bizler de kabul buyurulursa yüreklerimizi koyduk oralara. Yeni bir yürek aldık geldik.
Sonra Hazreti Ebubekir’le, ardından Hazreti Ömer’le selamlaştık. Rasulullah’ın bu iki güzide dostu, Saadet çağının Rasulullah’ın izindeki bu iki mimarına selamlar gönderdik.
Sonra Ashab-ı Suffe’nin, yani ilk İslam akademisinin kurulduğu mekana vardık. Ortamızda Cumhurbaşkanımız diz çöküp oturduk, Suufe ashabını konuştuk, Rasulullah Efendimizin onlara verdiği değeri ve Bi’ri Maune denilen yerde 70 kadarı şehid edilince Allah rasulü’nün (s.a.v.) nasıl hüzünlendiğini hatırladık.
Sohbet, Osman Şahin Hoca’nın o yürekten tilaveti ile buluştuğumuz Kur’an ayetleriyle ve Ümmet-i Muhammed’in hemen bütün talep ve temennilerini ihtiva eden dua ile taçlandı. “Hitamuhu misk oldu.”
Tadı anlatılamaz bir gece idi yaşadığımız.
Buraya Mekke’den Kabe’nin kutlu dünyasından gelmiştik. Evet orada etraf inşaat görüntüleriyle doluydu ama sadece Hac değil, sadece Ramazan değil, artık her mevsimde koşup gelen onbinlerce mü’minin yürek harmanını tecessüm ettiren Kabe hep Kabe idi. Ve onun etrafında dünyanın dört bucağından uçup gelen pervaneler hep dönmekte idi.
Bu iklim başka iklim.
Bu iki günlük gezi, tabii ki, Suudi’lerle bölgemize ilişkin pek çok konunun görüşüldüğü, o boyutu ile çok hayati önem taşıyan bir gezi. Bir süredir bölgedeki gelişmeler, Türkiye-Suudi Arabistan ilişkilerinde de belki iki tarafın da rahatsız olduğu bir durumu ortaya çıkardı. Mısır’da olan bitenler, Türkiye’nin Mısır’a tavrı, Suudilerin Sisi’den yana duruşu, Körfez ülkelerinin tavrı, Suriye’de yaşananlar, İran’ın stratejik hamleleri ve Yemen’de olan bitenler, İhvan konusunda farklı duruşlar, DAİŞ belası vs...
Suudi Arabistan’da yeni bir yönetim iş başına geldi. Belki her şeyin yeniden konuşulacağı bir fırsat da oluştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan Kral Fahd’ın ölümü üzerine bizzat gelip taziyede bulundu.
Şimdi yeni Kral ile hem tebrik hem her şeyi yeniden konuşma anlamı taşıyan bir gezi gerçekleştirildi.
Pazartesi günü Cumhurbaşkanımız Kral ile görüşecek. Bu görüşmenin izlenimlerini sayın Cumhurbaşkanı muhtemelen uçakta değerlendirirse, sizlerle paylaşacağız.
Bu arada, Kral ile yapılacak görüşme öncesi temaslarda gelişmelerin nasıl olduğunu sorduğumuz dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu “Gelişmeler iyi” dedi. O da Kral ile yapılacak görüşmenin çok önemli olduğunu ifade etti. Belirtilen şu: Hem Türkiye, hem Suudi tarafı, ikili ilişkilerin bölge için son derece önemli olduğunda hem fikir. Yukarda saydığımız başlıkların her biri, Ortadoğu’da gelişmeleri etkileyecek mahiyet taşıyor.
Ravza’da, Ashab-ı Suffe mekanında yapılan duaların tamamı, İslam coğrafyasında yaşanan acıların ve ümmetin mazlumiyetinin sona ermesine yönelikti.
Barışı insanlar inşa edecek. Mazlumiyet kalkacaksa ona irade koyanların gayretiyle kalkacak. Dileyelim bu tür temaslar, duaların gerçek olmasına yönelik gayretlerin ifadesi olsun.