Başbakan Erdoğan’ın devleti yönetenlerin telefonlarının dinlenmesinin bir “ulusalgüvenlik sorunu” olarak MGK’da kabul edildiğini vurgulaması, devlet içinde yapılanmış bir çetenin temizlenmesi için 30 Mart Seçimi sonrası gerekli adımların atılacağını söylemesi önemli. Olayı yakından takip eden meslektaşların her gün ortaya çıkardıkları yeni bir dinleme skandalı, bu dinlemelerin başka ülkelerle paylaşıldığına veya doğrudan şantaj amaçlı kullanıldığına ilişkin bilgiler korkunç!..
Anladığımız kadarıyla, memlekette bu dinlemelerden nasibini almayan kalmamış, hedef seçilen ve özel yaşamında küçük bir zaaf olanların başına neler geldiğini de sanırım 30 Mart sonrasında kurulacak mahkemelerde dinleyeceğiz. Anlaşılan, bu iş, karakolda bitecek...
Bütün bu gelişmeler karşısında, internet ortamına sürülen şaibeli dinleme kayıtlarının peşine takılan fakat kendisinin doğrudan hedef alındığı yasadışı dinlemeler hakkında en küçük bir not bile düşmeyen meslektaşları, patronları ve siyasileri çok iyi anlıyorum. Tavsiyem, karşılaşılan bir şantaj girişimi karşısında derhal şeffaflaşmaktır, en azından bir kere ölürsünüz, bütün bir yaşam boyu bir çetenin elinde sürünmezsiniz. Ayrıca, en uzun ömürlü manşetin süresinin de 24 saat olduğunu unutmayın, kısa bir özel yaşam depreminden sonra yaşamınıza bıraktığınız yerden devam etme şansınız yüksektir.
Bunları, şantajla karşılaşmış herkese samimi duygularla söylüyorum, satırlarımda kinaye yok, bilesiniz.
Çünkü, karşılaşılan sorun, ülkemizin ulusal güvenliğini doğrudan tehdit ediyor ve bizler, gazeteciler, patronlar, siyasiler, kanaat önderleri en az, bu memleketin toprağını şehit olmayı göze alarak bekleyen o 20 yaşlarındaki gençler kadar cesur olmalıyız.
Demokrasimiz tehdit altında
Dünyada ayak basmadığı memleket kalmayan bir gazeteci olarak açıkça ifade ediyorum: Erdoğan’dan bir diktatör çıkaramazsınız.
Evet, bir siyasetçi olarak iktidar olduğu günden bu yana karşılaştığı bir dizi siyasi müdahale ve komplo, onu, tepkici, sürekli teyakkuz halinde, önlem alan ve bu yapısıyla da zaman zaman yürütmenin sınırlarını zorlayan bir karaktere dönüştürdü.
Ama aramızda bir gerçeği en iyi bilen de o: Demokrasi onun varlık nedeni. Bu nedenle sandığa bu kadar yükleniyor, dolu miting alanlarından aldığı güçle manevra alanını genişletiyor. Bu kadar büyük bir fırtınanın ortasında “demokratikleşme paketini” geçirmesi, HSYK, internet ve MİT düzenlemelerinde kamuoyunda yükselen hassasiyeti karşılamaya çalışmasının da nedeni bu. Çözüm sürecinin bir kazaya kurban gitmemesini de bu nedenle sağlıyor.
Kabul edelim, ortaya 17 Aralık Girişimi ile çıkan gizli yapılanma, neo-faşist bir karakter taşıyor, eskinin Gladio’sunun yerini almaya çalışıyor ve demokrasimizi doğrudan tehdit ediyor.
Kumpas devletedir
Net gerçek, kurulan kumpasın hükümeti değil, doğrudan devleti hedef aldığıdır. Bu nedenle, Kemal Kılıçdaroğlu ve Devlet Bahçeli unutmuş olsalar da, Türk Silahlı Kuvvetleri’ni hedef alan ve bu yapılanmanın altında imzası olduğu tüm davaları gözden geçirmek, burada yaşanılan adaletsizlikleri hızla tamir etmek, mağdurları tazmin etmek zorundayız.
Üzerinde tartışılan yapıyla ilgili alarm zilini çalan Hanefi Avcı, “berbat” bir iddianame ile cezaevine konulan İlker Başbuğ, 5 yılı aşan bir süredir hücresinde yaşayan Tuncay Özkan başta pek çok insanın hala orada olmalarını anlamak mümkün değil. 17 Aralık Girişimi’nde hedef alınan bakan çocukları ile bir işadamını kısa sürede tahliye eden adalet sisteminin bu insanlar açısından hala neden yavaş işlediği sorusu kamuoyunun gündemindedir.
Bugüne kadar çalışmalarını günlük siyasetin dışında tutmayı başaran Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu ile ele aldığı bir konuyu sonlandırmadan bırakmadığını çok iyi bildiğim Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ı bu sorun üzerinde daha yakın çalışmaya açıkça davet ediyorum.
Devlet, “kumpas”ı ortaya çıkardı, artık, bu “kumpas”ın yaptıklarını da hızla tamir etmek durumundadır.
Erdoğan’ı yalnız bırakmak
Son sözüm, Kılıçdaroğlu ve Bahçeli’ye... Bir de, yasadışı yapılanmanın ürettiklerinden nemalanarak kalem oynatan meslektaşlara... Erdoğan’ı, ulusal güvenliğimizi tehdit eden bir yapılanmayla mücadelede yalnız bıraktınız. Günü birlik taktik hedefleriniz için “asıl tehdidi” görmezlikten geldiniz... Hatta bu yapıya, destek bile oldunuz...
Cevap, miting meydanlarından geldi...
Sizin anlamak istemediğinizi, belli ki millet anlamış durumda...