Yaşadığımız krizleri değerlendirirken ayrıntılar üzerinde duruyoruz ama büyük resme hiç bakmıyoruz. Bu nedenle krizlerin failleri güçlerinin çok üstündeki olayları yapmış gibi görünüyor Amacım suçlanan kişileri savunmak değil sadece gerçeği anlamaya çalışıyorum.
12 Eylül darbesi dindarlara karşı tavır almadı, hatta desteklediği söylendi. Ama bir süre sonra 28 Şubat’la karşılaştık ve irtica bütün tehlikelerin önüne geçti. İran’daki İslam devriminden önce dünyadaki genel durum şöyleydi. ABD Yeşil Kuşak projesini uygulamaya geçirmişti ve SSCB’yi İslamcı bir yapıyla kuşatmak istiyordu. Önce ABD’nin SSCB’yi terazinin öbür tarafındaki güç olmaktan çıkarmak isteyip istemediğini sorguladım. ABD içinde iki güç oluştuğu ve bunlardan birinin SSCB’yi tasfiye edip dengenin diğer tarafına Avrupa’yı yerleştirmek istediği sonucuna vardım. Avrupa’da etkin gücün İngiltere olmasının istendiği ve Fransa’nın dışlandığı hükmüne vardım.
***
İran’daki İslamcı hareket ABD desteğinde başladı ve Şeriat Madari bu hareketin önderiydi. Ancak hem SSCB hem de Fransa buna karşıydı. SSCB gibi dinsiz ideolojisi olan bir ülke üniversitelerinde mollalar yetiştirdi, Fransa Humeyni’yi himayesine aldı.
İran’daki İslamcı hareket devrime dönüştüğü esnada Humeyni özel bir Fransız uçağıyla Tahran’a geldi ve liderliği üstlendi. Zaten SSCB’de yetişen mollalar da etkiliydi. Fransızların İran’daki devrimi neden desteklediği anlaşılmaz. Ya çok demokratlardı ve istemedikleri halde Humeyni’yi engellemediler. Bu gibi durumlarda, eğer süreç desteklenmeseydi, söz konusu kişi hayatta bile kalamazdı. ABD kaybetmişti. Büyük elçiliği işgal edildi, oradakileri kaçırmak için düzenlediği operasyon helikopterin düşmesiyle sonuçlandı. ABD’nin desteklediği Şeriat Madari Kum kentine sürüldü ve ölünceye kadar orada yaşadı.
Yeşil Kuşak projesinin en önemli ayağı Türkiye idi ve burası anti Sovyet hareketin simge merkezi olacaktı. Ama hareket burada da başarısızlığa uğradı ve ABD karşıtı bir kişi, Necmettin Erbakan, İslamcı hareketin lideri oldu. İsviçre’de yaşarken eski hava kuvvetleri komutanı Muhsin Batur tarafından davet edildiği söylendi. Batur “Kendi uçağını kendin yap” eyleminin öncüsü idi ve Türkiye hava kuvvetlerinin ABD kontrolünden kurtulmasını istiyor bunun yerine Fransız Mirage uçağını tercih ediyordu. Ancak bu sefer Avrupa kaybetti F-16 uçağı devreye girdi.
Meseleye bu açıdan bakılırsa irtica sadece bir örtü konumundaydı. Eğer uygun bir dindarlık başarılı olsaydı, bırakınız post modern darbeyi, alkışlanarak karşılanacaktı.
Analizlerimi uçuk bulabilirsiniz. Bu durumda gelişmelerdeki çelişkileri açıklamanız gerekir. Fransa neden İran’daki İslamcı devrimi destekledi? İrtica karşıtı olan ordumuzun üst düzey bir komutanı neden bir dindarı davet etti. Yoksa bu davet söylentiden ibaret miydi? Yani yalan mıydı?
O dönemde yazdığım bir yazının başlığı “Çeliği Öldürmek”ti. Türkiye’deki Merkez sağ hareketin oyların yarıdan fazlasını aldığını ve bunun değişmesinin mümkün görünmediğini söylemiş ve bu hareketin içindeki İslamcı ve milliyetçi kanadın ayrıştırıldığını ve bunun bir operasyon olduğunu yazmıştım.