Her ne kadar Brezilyalılar güzel oyun dese de adına, Türkiye’de futbol neredeyse hayatın kendisiymiş gibi yaşanır ya da öyle algılanılsın istenir. Raiting ölçümlerinde hiçbir spor programı ilk 100’e bile giremezken (maç yayınları hariç) kitlelere satmaya çalışılan nedir o halde? Uzun seneler boyu milli maç taktiği ‘yallah hücum’ olan bir nesilden hangi evrene geçtik belli değil ama pek çok sezon gibi 2011-2012 sezonu da gazla oynanan, dökme akılla giden bir sezon oldu çıktı sporseverlerin karşısına. Irkçılık tartışmaları, istifa oyunları ve tükürük savaşlarının gölgesinde bitti süper ligin ilk yarısı. Sportif bir rekabetten çıkartılarak bir kan davasına dönüştürülen ve hiç kimselerin yayınlamak için satın almadığı bir maçı, dünya derbisi diye bu halka yutturmaya çalışıldı on yıllardır.
Sol ideolojinin bile 70 ayrı frekansı neşv-ü nema bulurken bu topraklarda, 70 milyondan bir sol bek çıkartamadık. Tekerlekli basketbol müsabakası için tribünleri dolduran görünürde sağlam kişiler! maçı basıyor. İki ayrı sezonda aynı futbolcuya kartopu ile saldırınca sorun yok ama torpil-maytap atınca cezanın kralını veriyorlar. Tarafsız olsun diye, kara gömlek giydirilen bir hakem, memuru olduğu kurumun futbol takımının maçına tesadüfen atanabiliyor. Ve son okuduğu kitap Cin Ali olanlara yorumlatıyorlar bu güzelim oyunu. Ard arda ‘blonjon’, ‘deplase’, ‘Baturman’, ‘Sedat III’ diyesi geliyor insanın. Bir Necati Karakaya tadında bir spor spikerini özlüyor 40 yaşını doldurmuş bu kulaklar...
Bu ahval ve şeraitteki Türk futbolunda, gücü bir şekilde eline geçirenler, 100 yıllık kulüplerin başkan ve yöneticilerini affetmek için dönüp kanun, yönetmelik değiştirip duruyor. Renkleri aynı olsa da adları farklı olan takımlara farklı muamele yapılabiliyor. Ülkeyi şike sarmalından kurtardığını iddia edenler; sahipsiz kaldıkça küme düşen, küme düştükçe de sahipsiz bırakılan Ankaragücü gerçeğine de bakmaya cesaret edebilir mi acaba?
Maç sonu, ahşap bir masa üzerinde ve şikenin gölgesinde menemen yiyor 100 yıllık bir futbol takımının parasız oyuncuları. Yedikleri domates değil, güçlüden yana olanların etleridir aslında...