Erdoğan-Gül görüşmesi: Normalde zaten Ankara’da mesela “CHP’de iç tartışma” haber değildir; ancak konu sadece iki AK Partili arasında geçse bile haberdir!
Hele Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Bülent Arınç’ın kendisini de rahatsız eden açıklamalarından sonra 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’le görüşüyor, ardından Gül de Arınç ve kendisine yakın bilinen eski bakanlar Nihat Ergün, Sadullah Ergin ve Hüseyin Çelik’le bir araya geliyorsa amasız, fakatsız, kıyassız haberdir...
İlk görüşme iki kişi arasında geçtiği için 3 saatlik Külliye bölümünü bilmiyoruz. Ancak ikinci görüşmeye dair kimi bilgiler ilkini de biraz aydınlatıyor.
Birkaç maddede sıralayalım:
- Görüşme davetini Cumhurbaşkanı Erdoğan yaptı, Gül de icabet etti. Daha önce İstanbul’da bir davet ve düğünde planladıkları görüşmeyi ‘son gelişmeler üzerine’ olduğu tahmin edilen bir telefon görüşmesi ile hayata geçirdiler.
- Gül’ün ertesi gün Arınç ve diğer üç bakanla bir araya geldi. Üç isimden ikisi, eski Sanayi Bakanı Nihat Ergün ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in Gül ile zaman zaman görüştükleri biliniyor.
- Gül’ün de zaman zaman özel görüşmeleri için Ankara’ya gelip gittiği sır değil. Ancak bütün bu görüşmelerin ‘siyasi hareket’ boyutunun olmadığını not edelim.
- Erdoğan gibi Gül’ün de son tartışmalardan rahatsız olduğu belirtiliyor. Anlaşıldığı kadarıyla bu ‘ortak rahatsızlık’ Külliye’de de paylaşıldı ki “görüşme çok olumlu bir havada geçti” yorumu yapıldı.
- Gül’ün de eski bakanlarla toplantısında dış politikada Suriye eksenli gelişmeler ve terörle mücadele sürecine vurgu yaptığı; böyle bir ortamda özellikle partide önemli görevler yapmış olanların Türkiye’nin yararını en fazla gözetmesi gerektiğine işaret ettiği belirtiliyor.
- Görüşmelerde, Arınç örneğinde olduğu gibi, bazı eski bakanlara yönelik gazete, televizyon ve sosyal medyadaki eleştiriler de gündeme geldi, bu konuda da ‘sağlıklı bir ortamın yaratılması gereği’ üzerinde mutabık kalındı.
- Görüşmelerde, AK Parti kökenli ‘yeni bir siyasi hareket’ iddialarının mesnedinin olmadığı da vurgulandı.
- Arınç’ın Gül’le yapılan toplantıdan ayrılışında “Biz hep beraber AK Partiliyiz” ifadesini kullanması bu bakımdan önemli.
Önümüzdeki günlerde medya ve siyasette ‘dil ve üslup’a dikkat edilecek.
Türkiye-ABD gerginliği: Erdoğan’ın ünlü “Eyy...” diye başlayan hitabının son hedefi ABD oldu. Şaşırtıcı değil. Zira ABD, PYD’yi PKK’nın kurduğunu ve Kandil’den yönettiğini biliyor; ayrıca Rusya ve İran’la ittifakına da ses çıkarmıyor. Türkiye söyleyince ‘bilmeze’ yatıyor!..
Ancak “Eyy...” hitabından sonra PYD Başkanı Salih Müslim, Amerika’nın Sesi radyosuna “Fırat’ın batısına geçmeyeceğiz” açıklamasını yaptı.
Washington’un talimatıyla yapıldığı açık.
Ancak PYD zaten ‘daha batıda’ kanton ilan ettiği Afrin’den “Fırat’ın doğusuna” doğru ilerliyor!
Üstelik Rusya’nın hava desteğiyle...
ABD Türkiye’den vazgeçmeyecek elbette; ancak PYD’nin de Suriye’de ‘piyade’ olarak ona lazım olduğu anlaşılıyor.
Türkiye-İsrail görüşmeleri: İsrail’in Mavi Marmara gemisine saldırmasından sonra Türkiye’nin koyduğu 3 şarttan ‘özür’ İsrail tarafından yerine getirilmiş, ‘tazminat’ta küçük pürüzler kalmış, sadece “Gazze’ye yönelik ablukanın kaldırılması” duruyordu. Roma görüşmeleri, ağırlıkla ‘ambargo’ üzerinde yapılıyor. Aslında görüşme ‘rutin’; ancak İsrail siyasetinde buna ‘olağanüstü’ havası vermenin bir getirisi var. Bu nedenle kimi ‘kamuoyunu hazırlamak’, kimi de ‘taviz veriyor’ algısı yaratarak iktidarı yıpratmak için haberler ‘sızdırılıyor’...
Önceki günkü görüşmelerde tazminat konusundaki pürüzler giderildi, ablukayı kaldırmak için de birkaç seçenek masaya konuldu. “Türk gemilerinin doğrudan Gazze limanına veya Yafa gibi bir İsrail limanına demirlemesi” bu seçeneklerden ikisi.
Ancak bu seçeneklere karşı İsrail medyasında iddia edildiği gibi “Hamas’ın Türkiye’deki ofislerinin kapatılması” yok.
Bu görüşmelerle eş zamanlı olarak ABD’deki 52 Yahudi kuruluşunun başkanlarının Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı ziyarete gelmesi de ‘sonuca yaklaşıldığını’ gösteriyor.