Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, beraberindeki heyet ve çok sayıda meslektaşımızla birlikte sabahın erken saatlerinde Bağdat’a indik. Bu seyahatten, özellikle de Muharrem ayında gerçekleşmesiyle ilgili pekçok not aktaracağım. Ama bir sonraki yazıya.
Bakan Davutoğlu ile yolculuğun son dakikalarında ilk sohbetimizi gerçekleştirdik. Irak’la, daha doğrusu Bağdat yönetimiyle ilişkilerin yeniden hareketlenmesinden ve ortaya çıkan olumlu havadan memnuniyetini dile getirdi. Son iki yılda ilişkilerin bir hayli gergin olduğu dikkate alınırsa, kuşkusuz önemli bir gelişme. Nitekim bu ziyaretin ardından Irak Başbakanı Nuri El Maliki’nin Ankara’ya gelmesi planlanıyor.
Irak’ta şu an için belirlenen seçim tarihi önümüzdeki Nisan ayının sonu. Kuşkusuz bu durumu da içine alan bir nedenler zinciri üzerinden gözler yeniden Ankara’ya çevrilmiş durumda. İlişkilerin en gergin sayıldığı anlarda bile Türkiye’nin Irak siyaseti üzerindeki etkisini dost düşman herkes kabul ediyordu. Şimdi daha farklı bir sürece giriyoruz.
Ahmet Davutoğlu’nun altını çizdiği birkaç nokta var. Öncelikle bölgemizi yakıp kavuran, en çok da Irak’ta etkisini gösteren Şii-Sünni ayrışmasının ortaya çıkardığı gerilimi düşürme potansiyeli olan en önemli ülke Türkiye. Bunun değerini hatırlatıyor Davutoğlu ve sorunların çözümünde ne kadar etkili olabileceğini ifade ediyor.
Bir diğer nokta yaklaşan seçimlerle ilgili Ankara’nın tavrı. ‘Herkese eşit mesafede olduklarını, tüm kesimlerin siyasete katılımını sağlamak konusunda daha önce gösterdikleri çabayı bugün de sürdürdüklerini’ belirtiyor Bakan Davutoğlu.
***
Elbette Türkiye Irak’taki tüm aktörlerle ilişki kurmayı denese de tarihsel ve stratejik bazı nedenlerle herkes üzerinde aynı etkiyi uyandırmak mümkün değil. Sözgelimi Kürtlerle gelişen ilişkilerin seyri çok daha farklı ilerliyor. Taraflar bu dengeyi koruduğu sürece çok daha hızlı ilerleyeceği de ortada.
Ancak bu gerçek, Ankara’nın Irak’taki diğer aktörlerden uzak durmasını değil, aksine onlarla ilişki kurmak için daha fazla çaba göstermesi gerektiğini söylüyor bize. Nitekim Dışişleri Bakanı, Türkiye’nin Irak’taki herhangi bir girişiminin, ister siyasi, ister ekonomik, isterse kültürel olsun, bir başka kesimin aleyhine olamayacağını kuvvetle vurguluyor.
Kuşkusuz seçimler yaklaştıkça Irak’ın bölgesel trafiği yoğunlaşacak. Farklı güçler Bağdat’ta ortaya çıkacak yeni iktidar üzerinde etkin olmak için inanılmaz bir gayret gösteriyor, peş peşe operasyonlar gerçekleştiriyor. Patlayan her bir bomba ne yazık ki bu gayretlerin uzantısı!
***
Türkiye’nin yaklaşımı işte tam da burada farkını ortaya koyuyor. Kürtlerle doğal bir ittifak halinde. Türkmenler, henüz hak ettikleri yeri bulamasalar da ayrı düşünülmesi imkansız bağlara sahip. Sünni Araplar, gerek Irak konusunda, gerekse İslam dünyasının geniş kesimlerinde Türkiye’nin izlediği politikaları yakından ve sempatiyle izliyor. Tarık Haşimi örneği ortada.
Geriye Şii Araplar kalıyor ki, şu anda Bağdat’ta iktidarın sahibi onlar. Bu zor ve çetin bir diyalog. Nitekim yakın bir tarihte neredeyse kopma noktasına geldi. İşte şimdi Ankara, bu bağları yeniden onarmayı, Bağdat yönetimine bölge denkleminde Türkiye olmadan barışın olamayacağını bir kez daha anlatmayı hedefliyor.
Karşılık bulur mu; doğrusu zor, ama imkansız değil. Sadece seçim odaklı değil, yine geniş kesimlere mesaj verebilecek bir yaklaşımla, tarafların yeniden ciddi sorunları konuşabilir hale gelmesi mümkün.
Sabırla ve dikkatle elbette.