ABD Başkanı Biden'ın 31 Mayıs'ta açıkladığı ve BM Güvenlik Konseyi'nin en az 40 bin insan katledildikten sonra nihayet onayladığı ateşkes planına ilişkin Hamas'ın cevabı bekleniyordu.
Hamas'ın cevabı arabulucular Mısır ve Katar üzerinden Washington'a iletildi. Bunun üzerine Beyaz Saray "yanıtı aldık, değerlendiriyoruz" açıklaması yaptı.
Şimdi İsrail'in buna vereceği cevabı ve ABD ile BMGK'nın yapıcı tutumunu devam ettirip ettirmeyeceğini görmek gerekiyor.
Peki, başından bu yana tüm ateşkes önerilerine olumlu yaklaşan Hamas Biden'dan gelen üç aşamalı teklife nasıl yaklaşıyor, karşı tarafa ne öneriyor?
Henüz resmi bir açıklama yapılmadı.
HAMAS: İSRAİL YA TEKRAR SALDIRIRSA...
Ama kaynaklarıma göre "Hamas üç aşamadan ve 16-17 maddeden oluşan planda ateşkesin kalıcılığına dair herhangi bir garanti olmamasından rahatsız".
"Ateşkese uyup elimdeki rehineleri teslim ettikten sonra İsrail'in Gazze'ye yeniden saldırmayacağının garantisi ne?" diye soruyor Hamas.
Ankara da Hamas'ı bu talebinde haklı buluyor ve destekliyor.
Görüşünü aynen bu şekilde de iletiyor ABD'ye.
Kaynaklara göre Türkiye sürecin başından bu yana aldığı yapıcı tutumu Biden önerisi sonrasında da sürdürüyor ve Hamas'a bu yönde "telkin"de bulunuyor.
Hamas'ın siyasi büro şefi İsmail Haniye'ye "Öneriyi reddetmeyin, değerlendirin ve mutlaka kendi teklifinizi sunun" deniyor.
ANKARA'NIN WASHİNGTON'A CEVABI
Bu süreçte ABD'den gelen "Hamas'a baskı yapın, öneriyi kabul etsinler" talebine ise "Hamas haklı, İsrail'in yeniden saldırmasını önleyecek bir garanti yok metinde" cevabını veriyor Ankara.
Bunun üzerine telefonun ucundaki ABD'li yetkili "ben sana söz veriyorum, bana güven, İsrail saldırmayacak" diyor.
Ankara'nın cevabı net... "Garanti böyle olmaz. Şifahi olmaz. Yazılı garanti gerekir. Ateşkes metnine İsrail'in rehineleri aldıktan sonra Gazze'ye saldırmayacağına, anlaşmaya uyacağına, ateşkesin kalıcı olacağına dair bir madde ekleyin" deniyor.
Metinde "ABD, Mısır ve Katar bu metnin hayata geçirilmesi için çaba harcayacak" mealinde bir madde bulunmasına rağmen "kalıcı ateşkes" vurgusunun olmaması, nihai hedefin muğlak, ateşkesin odaksız ve zamansız ifadesi Hamas'ı haklı olarak rahatsız ediyor.
Yine de Ankara'daki kanaat, İsrail Hamas'ın bu talebine dirense bile sorunun çözülebileceği yönünde.
REHİNE TAKASINDA ÜSTÜNLÜK KİMDE OLACAK?
Lakin üzerinde müzakere edilen başka başlıklar da var.
O da mahkûm ve rehinelerle ilgili inisiyatifin kimde olacağı meselesi.
İsrail öncelik kendisinde olsun istiyor. Hamas ise "İsrail hapishanelerinde işkence altında tutulan 30-40 yıl hapis cezası verilmiş Gazzeliler bırakılsın" diyor.
Müzakere edilen bir diğer zorlu mesele ise İsrail'in çekilmesinin ardından Gazze'nin kontrolünün kimde olacağı meselesi.
ANKARA: HAMASSIZ GAZZE PLANI YÜRÜMEZ
İsrail destekçisi devletlerin "Hamassız Gazze planı" üzerine çalıştığı kimse için sır değil ama tartışma kendi içlerinde de bitmiş değil. Onlar da biliyorlar ki "Gazze Hamas demek". 2006'da yapılan seçimlerden bu yana Gazze'nin siyasi iradesini Hamas temsil ediyor çünkü.
Demokratik seçimleri ve halk iradesine saygıyı her zeminde savunan Türkiye'nin görüşü de bu yönde. "Hamassız Gazze planı yürümez" diyor Ankara. "Gazze ve Filistin topraklarının -siyaseten birleştirilmesini asıl mesele" olarak görüyor, önceliyor.
"Ateşkes hayata geçirildikten, rehine takasları yapıldıktan ve İsrail işgal ettiği Gazze topraklarından çekildikten sonra "teknokrat bir hükümet" kurulur. Gazze'nin yaraları –olabildiğince sarılır, 1-1,5 yıl sonra ise seçime gidilir ve Gazze'yi kimin kontrol edeceğine Gazzeliler karar verir" görüşünü savunuyor Ankara.
TÜRKİYE GAZZE'YE NE ZAMAN GİDER?
Türkiye'nin ilk günden itibaren önerdiği garantörlük de bu noktada giriyor devreye.
"Ateşkesin devreye girmesinden sonra, seçimlerden önce, teknokrat hükümet yönetimdeyken Türkiye, uluslararası gücün bir parçası olarak Gazze'nin inşası ve güvenliği için orada olur" deniyor.
Seçimlerin bunca şeyden sonra yeni bir ikiliğe, ayrışmaya, parçalanmaya sebep olmaması için de epeyce bir zamandır bir hazırlık var tabii.
Burada Hamas'ın FKÖ'ye (Filistin Kurutuluş Örgütü) katılmayı kabul ettiğini hatırlamak gerek.
Birleşme kararı "tek Filistin" hedefi için memnuniyet verici önemli gelişme, kritik eşik olarak değerlendiriliyor Ankara'da. Zira Hamas'ın FKÖ'ye katılması demek FKÖ'nün daha önce imzaladığı anlaşmaları da kabul etmesi demek.
Bu noktada Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Batı Şeria ve Gazze arasındaki fikri ve siyasi parçalanmayı ortadan kaldırmak amacıyla ortaya koyduğu büyük çabayı ve "tam bağımsız tek Filistin" fikrini hem FKÖ hem Hamas tarafına mayaladığını da kayda geçirelim.
Vurgulanması gereken zaruret ise Körfez ülkelerinin Hamas'ın Gazze'deki etkinliğinin devamını istemediği gerçeği aslında.
Ankara'nın farkı burada bir kez daha çıkıyor ortaya.
Türkiye, Gazze-Filistin konusunda hakla hukuku, idealle gerçeği mümkün olan en sağlam zeminde buluşturmanın mücadelesini veriyor, diyebiliriz.