Kimlik siyasetinin kabaca en büyük paradoksu şudur; bir kimliğe, ondan kurtulma özgürlüğüne sahip olmak için ihtiyaç duyarız. Bir kimliğe sahip olmaktan daha kötü olan tek şey, bir kimliğe sahip olmamaktır. Bir kimliğimizin olması için olağanüstü çaba harcamak, bir kimliğimizin olmadığını hissetmekten doğan acıdan çok daha iyidir. Tam da bu noktada gri bir alan olarak bir üçüncü seçenek daha vardır: Kim olduğumuzu çok fazla dert etmemeye başladığımızda daha da özgür olacağımız kesindir.
Geniş Kürt coğrafyasında kimlik siyasetini Ulus-devlet paradigması ve ulusal kültür eksenininde eşitleyip, bu iki olguyu sıkıca birbirine bağlayan, onları bir araya getiren ve bunu yarım yüzyıllık Barzanist geleneğiyle, kökten örmeyi başaran tek Kürt hareketi, Irak Kürdistanı Demokrat Partisi’dir. Kürt modernitesini yeniden yorumlamaya gerek duymadan, geleneksel olanın içinden modern olana ulaşmaya çalışan KDP, bu yanıyla benzersiz bir pratiğin sahibidir. KDP’yi güvenilir bir siyasi partner yapan şey onun kendi gerçekliklerine sıkı sıkıya bağlı kalan olgun siyasi tavrıdır.
PKK ne kadar taklitçi bir örgüt ise KDP o oranda gerçekçi, sahici ve güvenilirdir. Taklitçi Kültür nasıl PKK’nin mahvının habercisiyse, ulusal kültür o ölçüde KDP’nin geleceğinin güvencesidir. 2003 yılında Kürt temsiliyetinin hukuk düzeyinde bir meşruiyet kazanmasıyla, KDP diğer Kürt örgütlerinin aksine devlet olma imkanını herkesten daha çok önemsedi ve Kürt kimliğinin devletsel imkanlarını sadece kendi iktidar alanı olarak görmedi, herkesle uzlaştı. Herkesle işbirliğinin imkanlarını kıskandıran bir enerji ile aradı.
Göç ve çokkültürlülüğün beraberinde getirdiği ağır sorunlara rağmen demokratik duruş ve tavrını ödünsüz sürdürdü. Türkçe dahil bir dizi dile özgürlük tanıdı. Bütün etnik gurupların parlamentoda sorgulanmayan temsiliyetini anayasal güvencelere kavuşturdu. DAEŞ ‘in insanlık dışı savaş makinesinin kıskacındayken bile, hiç tereddüt etmeden milli iradeden oluşan milli mutabakatlar içinde kalmaya özen gösterdi.
İşte bu KDP’nin motor gücü olduğu Kurdistan bölgesel yönetimi, Ocak ayında bir temsilcilik açmaya hazırlanıyor. Parti olarak hem KDP hem de YNK daha önce Ankara’da birer temsilcilik açmışlardı. Bugün yeni ve hepsinden daha değerli olan şey Bölgesel yönetimin devletsel bir temsilcilik açacağıdır. Bu adım çok değerlidir. Bu adım hem Türkiye’nin hem de Bölgesel Kürt yönetiminin çıkarınadır.
Türkiyenin içinden geçmekte olduğu uluslararası konjonktür, Türkiye açısından çok güvenilir bölgesel müttefikler gerektirir. Eğer dünyanın çok önemli devlet ve birlikleriyle ciddi sorunlar yaşıyorsanız, yapacağınız ilk iş kendi kalenizi içerden güçlendirmektir. Hem ulusal birliğinizi çok sağlam temeller üstünde yeniden sıkıca öreceksiniz, hemde bölgede ihtiyaç duyduğunuzda arkanızda olacağından kesinlikle emin olacağınız müttefikler bulucak, stratejik ittifaklar inşa edeceksiniz. Başka türlü dünyanın devasa güçlerine kafa tutmanızın imkanı kalmaz.
Kürdistan Bölgesel Yönetimi, Türkiye açısından defalarca güvenilir müttefik olduğunu kanıtlamıştır. Hatırlayınız, bütün dünyanın muhalefetine rağmen Türkiye ile 50 yıllık petrol anlaşmanının altına imza attı. Örnekleri çoğaltmak mümkün.
Hem Türkiye’nin Bölgesel Kürt yönetimine ihtiyacı var, hem de Bölgesel Kürdistan yönetiminin Türkiye’ye. Türkiye 2023 hedeflerine ulaşmak istiyorsa ve Kürt sorununun çözümünde maliyeti az başarılarının altına imza koyabilecekse, bu ancak Bölgesel Kürdistan Yönetimiyle kurulacak sıkı ve sağlam ilişkilere bağlıdır. Bölgesel Kürdistan Yönetimi de gerek Konfederal yönetim içinde gerekse de bağımsızlığa giden süreçte, İran ve Irak baskısını ancak Türkiye’nin sağlayacağı destekler sayesinde gögüsleyebilir.
Kader ağlarını örüyor. yapılacak bir şey yok, bu iş ve güç birliğini selamlamaktan başka. Hayırlı olsun.