Litvanya’nın Vilnius şehrine yolunuz düşerse Uzupis’e uğramadan dönmeyin. Sovyetler Birliği döneminde unutulan kentin en fakir bölgesinde, 1997’de Uzupis Cumhuriyeti kurulmuş. Üstelik 1 Nisan günü. Şaka gibi! Anayasalarını okurken espri yaptıklarını düşünüyorsunuz. Çünkü ‘Köpeklerin köpek olma hakkı vardır’ diye bile yazılı.
Kendi marşı, anayasası, başkanı, piskoposu, kiliseleri, köprüleri, eski mi eski bir mezarlığı ve koruyucu meleği var. Anayasası eşitlikçi, adil, bireyin ihtiyaçlarını gözetiyor. Bazı maddeleri size komik gelebilir. İnsanların mutlu veya mutsuz olma hakkı, bir köpeğin köpek gibi davranma hakkı gibi. Uzupislilerin mottosu: Kavga etme, kazanmak için çabalama ama hakkından da vazgeçme! Anayasanın tamamı Paupio Caddesi’nin başındaki panoda asılı. Yolunuz düşerse tamamını yerinde okuyabilirsiniz. Burası özerk bir ülke ama girişte pasaport sormuyorlar, içiniz rahat etsin.
KÖPRÜ ASMA KİLİTLE DOLU
Vilnius’un en eski bölgelerinden birinde kurulu Uzupis. Kentin en fakir bölgesi. Değirmenlerin döndüğü mahalle. Sovyetler döneminde neredeyse unutulan, terkedilen, tehlikeli sayılan bir yerken sanatçıların birer ikişer buraya taşınmasıyla havası tamamen değişen mahalle. Ucuzmuş tabii o zamanlar. Kim yaşar ki bu kadar tehlikeli ve metruk bir yerde. Günler ayları, aylar yılları kovalamış ve 1997’nin 1 Nisan günü, Uzupis Cumhuriyeti kuruluvermiş. Litvanya Cumhuriyeti’nden bağımsız sayılan bu ilginç yerde her yıl 1 Nisan Bağımsızlık Günü olarak kutlanıyor. Sanatla, müzikle, dansla. Hoş Uzupisliler her günü bayram havasında yaşıyor ya o gün başka bir heyecanla düzenleniyor etkinlikler. ‘1 Nisan’ı yakalayamam’ diye telaş etmeyin, Uzupis, bir anlamda sanatın merkezi. Orada her gün renkli bir etkinliğe rastlamak mümkün.
Uzupis’in kelime anlamı ‘nehrin öte tarafındaki yer’. Gerçekten de öyle. Litvanya’da Vilnele adıyla bilinen nehir, Uzupis’in de bir parçası sayılıyor. Nehrin üzerindeki köprülerden biri güzeller güzeli denizkızının evi. Diyorlar ki kendini denizkızının güzelliğine teslim edenler ömür boyu Uzupis ile olan bağlarını koparamaz. (Onu uzun uzun seyretmek isterseniz Uzupis Kafe’nin nehir kenarındaki masalarından birine oturabilirsiniz.) Bir de Uzupis’in sembolü olarak kabul edilen bronz melek heykeli var. 2002’de Romas Vilciauskas tarafından yaratılmış. Uzupis’e gelmek çok kolay. Uzupis Köprüsü’nden geçtiniz mi oradasınız. 20 metre uzunluğundaki köprü 1901 yılında inşa edilmiş. En büyük özelliklerinden biri yeni evlilerin düğün günü birlikteliklerinin uzun olması dileğiyle köprünün demirlerine kilitler takması. Çiftler köprüde fotoğraf çektirmeden oradan ayrılmıyor. Köprüdeki kilitler bir süre sonra çıkarılıyor mu, kilit takmak sağlam evliliğin garantisi mi, mutluluk kilidin büyüklüğüyle doğru orantılı mı bilmek zor. Bildiğim, zamane evliliklerinin çok uzun sürmediği. Litvanya’da durum farklı olabilir mi ki? Sizi bu düşüncelerle Uzupis Cumhuriyeti’nin arka sokaklarında bırakıp Vilnius’un merkezine dönüyorum. Yorulmuşsunuzdur, oturup bir şeyler yiyip için, yerel sanatçıların eserlerini sergileyen galerileri ziyaret edin, mutlu olma veya olmama hakkınızı sonuna kadar kullanın.
DİĞER ADI ‘KÜÇÜK ROMA’
Litvanya, 2009 yılında adını alışının bininci yılını kutladı. (O yıl aynı zamanda Vilnius’un Avrupa Kültür Başkenti olduğu yıldı.) Ülke gibi, başkenti de eski ve kendine has. ‘Alplerin kuzeyindeki en büyük Barok kent’ olarak kabul edilen Vilnius’ta gotikten klasiğe pek çok mimari tarza rastlamak mümkün. Fakat ona ‘Küçük Roma’ ününü kazandıran Barok yapıları. Tabii bütün bu özellikler kentin eski merkezine UNESCO Kültür Mirası payesini de kazandırmış. Tüm Ortaçağ kentleri gibi, Vilnius’da da belediye binası kentin orta yerinde. Şehrin ana caddesi Pilies, kaleyle belediye binasını birleştiriyor. Bu caddenin etrafında oluşmuş caddelere ise kentin ünlü kiliseleri ve zamanın büyük arazi sahipleriyle soyluların konakları inşa edilmiş. Ortaçağdan kalma kent duvarları Bastion Kapısı’ndan başlıyor ve kimi kısımları bugün hala görülebiliyor. Kral Mindaugas döneminde inşa edilen katedral, bugün Litvanya’nın en önemli dini yapısı. Eski kent merkezinde bulunan 40 civarındaki kilisenin çoğu farklı mimari özellikler gösteriyor. Bunlar arasında en ünlüleri ve turistlerin en çok rağbet ettiği kiliseler St. Bernardino ve St. Anne.
Vilnius’ta görülecek yerler arasında Vilnius Üniversitesi de var. 1579’da Litvanya Dükü Stefan Batory tarafından kurulan üniversite, Doğu Avrupa’nın en eski eğitim kurumu. Üniversiteye uğrayıp öğrencilik günlerinize geri dönebilir, çok şık bir binası olan Litvanya Operası’nda fiyatları 6-7 TL’den başlayan konser ve bale gösterilerinden hiç değilse birini izleyebilirsiniz. Son yıllarda turistlerin çok sevdiği aktivitelerden biri de balon turları. Yalnız kenti yukarıdan görmek için kişi başı 120 euro’yu gözden çıkarmanız gerekiyor. Avrupa’nın en büyük tarihi kent merkezlerinden birine sahip olan Vilnius’un ziyaretçisine sunacağı pek çok şey var. Bana kalırsa yaz sonu bu kenti görmek için en güzel zamanlardan biri.
Riga’dan dört saat sonra oradasınız
İSTANBUL’DAN direkt uçuş yok. THY Letonya’nın başkenti Riga’ya uçuyor. Riga’dan Vilnius’a 20 euro’ya otobüsle dört-dört buçuk saatte gidebiliyorsunuz. Baltık ülkelerinde ulaşım daha çok otobüslerle yapılıyorsa da Moskova, St. Petersburg, Varşova gibi kentlerden trenle gitmek de mümkün. Vilnius’ta şehir içi ulaşım eski otobüs ve tramvaylarla sağlanıyor. Gazete bayilerinden alınan biletlerle 2 LTL’ye (1.30 TL) kentin bir ucundan ötekine gidebilirsiniz. İlginç bir bilet kontrol sistemi var. Otobüslerde bulunan kırmızı ufak makinelerde biletinizi delmeniz gerekiyor. Sık kontrol olduğu için aman biletsiz binmeye kalkmayın. Zira biletiniz yoksa otobüs şoföründen de alabiliyorsunuz ancak biraz daha pahalıya geliyor.
AMBERİN ÖYKÜSÜ
BİR zamanlar denizlerin tanrıçası olarak bilinen bir deniz kızı yaşarmış Baltık denizinde. Tanrıça Jurate’nin amberden yapılmış bir sarayı varmış. Bir gün Kastytis adındaki fakir bir balıkçıya aşık olmuş. Balık tutarken denize düşen yakışıklı balıkçıyı alıp evine getirmiş, onu yaşama döndürmüş ve sarayında yaşamasını teklif etmiş. Fakat tanrıçanın babası, fırtına tanrısı Perkunas bu aşka o kadar kızmış, o kadar kızmış ki tanrıçanın sarayını yerle bir etmiş ve aşıkları öldürmüş. Derler ki Baltık denizinde çok amber olmasının nedeni budur. Bu arada amber, Litvanya’dan satın alabileceğiniz en güzel hediyelik eşyalardan.
SOYLU VE KÖYLÜ MÖNÜSÜ
BALTIK, Rusya ve İskandinav ülkelerinin mutfakları birbirine yakın. Coğrafya ve iklimin sınırladığı bir mutfağa sahip Litvanya. Patates, arpa, yulaf, pancar ve lahana burada da bolca kullanılıyor. Sonbaharda pazarlarda çeşitli yabani mantarlar ve orman meyveleri satılıyor. Onlar da Litvanya mutfağında kendilerine yer buluyor. Krepler, mantılar, patates mücverleri, deniz ürünleri, etler, Litvanya mutfağının temel ürünlerinden. Ülke mutfağından örnekler tadılabilecek bir adres vereyim: Cili Kaimas. Ahşap masaları ve antika eşyalarıyla yerellik kokan bu restoranda iki tür mönü var. Biri ‘Bajoru valgiarastis’ yani soylu mönüsü. Diğeri ise köylü mönüsü. Her gün 11.00-16.00 saatleri arasında günün çorbası ve o gün için hazırlanmış bir ana yemeği yaklaşık 8 TL ödeyerek yiyebiliyorsunuz.