Son bir ayda yaşananlar bize Başkan Erdoğan'ın küresel çapta bir lider olduğunu, tabii ki Türkiye'de de rakipsiz olduğunu ayrıca muhalefetin ava giderken avlandığını gösterdi.
Tahran zirvesi, Balkan ziyaretleri, Şangay teşkilatı, BM ve Avrupa Siyasi Topluluğu'ndaki rahat tavırları, kararlı duruşu ve verdiği mesajlarla Başkan Erdoğan'ın küresel bir lider olduğunu bütün dünya tekrar gördü.
Dış dünyadaki bu tablonun Türkiye tablosu olduğunu dolayısıyla her vatandaş için onur duyması gereken bir tablo olduğunu bilmem hatırlatmam gerekir mi?!
Hatırlatsam da değişen bir şey olmayacak. Çünkü muhalefetin takdir etmek bir yana sırf Erdoğan husumeti sebebiyle eleştirdiğini görüyoruz.
En ilginci de ana muhalefetin kendi tabanının ve destekçilerinin bile rıza göstermediği çıkışlarıyla kendi ayağına kurşun sıkıyor olması.
Başörtüsüne yasal güvence gerekçesiyle büyük bir iş başardığını zannederken yediği golden bahsediyorum.
Ortada herhangi bir başörtüsü meselesi yokken, kimden nasıl bir tüyo aldıysa, partisinin yetkili kurullarında tartışmadan ortaya attığı anlaşılan başörtüsüne yasal güvence yasası -ki teklif metni de sorunlu- ana muhalefet liderinin elinde patladı.
Hemen herkesin ortak tabiriyle iktidara bir pas vermiş oldu iktidar da daha kuvvetli bir güvence olan anayasa değişikliği teklifiyle bu pası gole çevirdi.
Öyle bir gol yediler ki inkâr etmek mümkün olmadı. CHP'yi destekleyen medyanın neredeyse tamamı bu çıkışın yanlış ve yersiz olduğuna vurgu yaptı.
Yanlış olduğunu söyleyenlerin bir kısmı başörtüsü diye bir sorun kalmadığını söyleyerek bu çıkışı eleştirdi.
Çok büyük bir kısmı da laiklik ezberi üzerinden yürüdü türban ile başörtüsü ayrımı yaparak laikliğe aykırı olduğu gerekçesiyle eleştirdi.
Ki bu eleştiri üzerinde durmakta fayda var.
Onlar diyorlar ki, 'Başörtüsü gelenekseldir, kültüreldir. Türban ideolojiktir, siyasal İslam'ın simgesidir. Böyle bir yasa siyasal simgeye meşruiyet kazandırır laikliğe aykırıdır.'
Bizim en büyük sorunlarımızdan biri de laikliği savunanların İslam'ı bilmemeleri ve Müslümanları tanımamalarıdır.
Onların türban dediği siyasal İslam'ın simgesi kabul ettiği örtü şeklinin başörtüsünün modernleşmiş hali olduğunu kabul etmiyorlar. Çünkü bilmiyorlar. Başka dünyada yaşıyorlar.
Evet, konuya dönecek olursak, başörtüsünü ya da onların deyimiyle türbanı yasaklayan ne bir anayasa maddesi ne de kanun maddesi vardır.
Başörtüsü yasağının temelinde yasakçı zihniyetin laiklik yorumu yatmaktadır.
Anayasa Mahkemesi başörtüsü laikliğe aykırıdır yorumu yaparak sözde hukuki zemin hazırlamıştır. Bu yorum üzerinden milyonlarca insana hayatları zindan edilmiştir!
Son 20 yılda AK Parti iktidarlarının laikliğe özgürlükçü yaklaşımı sonucu AYM de Danıştay da özgürlükçü yorumu tercih etmişlerdir.
Ancak bu özgürlükçü yorum henüz anayasada yer almadığı için iktidar değişiminde tekrar yasaklayıcı yorum üzerinden insanlar yine mağdur edilebilirler. Ana muhalefet liderinin yasal güvence tezi isabetli ancak yetersizdir!
Dolayısıyla daha güçlü olduğu için anayasa güvencesi daha mantıklıdır.
Yasal güvence zayıftır, çünkü hem basit çoğunlukla değiştirilebilir, hem de yine farklı laiklik yorumuyla iptal edilebilir ki o zaman otomatik olarak kanunen başörtüsü yasağı da gelebilir!
Oysa sorun, anayasa veya yasalarda değil anayasadaki laikliğin tarif edilmemesinden kaynaklanmaktadır.
Hâlbuki laiklik istismara kapalı şekilde tarif edilse, o zaman insan hakları ve özgürlükler temelinde başörtüsü de güvence altına alınmış olur.
Aslında bu güvence sadece başörtüsüne değil kadın erkek ayrımı yapılmaksızın tüm kılık kıyafetleri kapsayacak şekilde düzenlenmelidir.
Dolaysıyla anayasaya değişikliği yapılacaksa iki madde ile yapılmalıdır.
Birincisi ikinci maddeye dokunulmaksızın inanç ve düşünceyle ilgili 24. Maddede laikliği istismara kapalı şekilde tarif etmektir.(Bu teklif doksanlı yıllarda merhum Erbakan hocanın teklifidir.)
İkincisi de 2008 yılındaki değişikliği tüm kılık kıyafet özgürlüğünü kapsayacak şekilde genişletmek şeklinde olmalıdır.
Aslında sorun darbecilerin yaptığı anayasanın ruhunda vardır.
Onca değişikliğe rağmen anayasa hâlâ darbeci ruhunu muhafaza etmektedir.
Evet, kısa öz ve sivil bir anayasa şarttır.
O güne kadar da başörtüsü dâhil tüm insan hak ve özgürlüklerini teminat altına alacak küçük değişiklikler yapılması millet lehinedir.
Başkan Erdoğan'ın anayasa teklifini de böyle değerlendirmek gerekir.