Evli çiftler, eşleriyle kavgalarından sonra “doğru kişi” ile evli olup olmadıklarını sıklıkla sorgularlar. Eşler evliliklerinde olan sorunların ne kadarının “bu kişiyle evli olmaktan dolayı” olduğunu anlamak isterler. Genellikle de kızgın zamanlarında, düşünme hatası yaparak tüm sorunların “yanlış kişiyle” evli olmalarından kaynaklandığını düşünürler. Halbuki evlilik alanında çalışan araştırmacılar ve evlilik terapistleri evliliklerdeki sorunun “bay/bayan doğru” ile evlenip evlenmemek meselesi olmadığını ısrarla vurgulama eğilimindedirler.
Aşk ruhun bölünmüş parçalarını birleştirmek midir?
Aslında “anasının sizin için doğurduğu”, “ruh ikiziniz olan”, “özel kişi”, “bay/bayan doğru” ile evli olmak romantik arayışlarımızın parçasıdır. Aşık olan kişiler bütünün diğer yarım olan kişiyi bulduklarını düşünme eğilimindedirler. Nitekim 10. Yy’ da yaşayan “Güvercin Gerdanlığı” kitabının yazarı Endülüslü İbn Hazm: “aşk ruhların çeşitli yaratıklar arasında bölünmüş parçalarının birleştirilmesidir” der.
Esas olan ilişki sürdürebilme becerisi mi?
Bay/bayan doğru yaklaşımının karşıt uç görüşü ise; “kiminle evlendiğimizden ziyade, esas olan evliliğimizi sürdürme becerimizdir” der. Bu yaklaşıma göre, insanların değişik düzeyde ilişki sürdürebilme kapasitesi vardır. Eğer kişinin kapasitesi yüksek ise, geçinmenin yolunu bulur. Eğer kişinin geçim kapasitesi düşük ise, kiminle evlenirse evlensin ilişkiyi yürütemez der. Doğrusu bu yaklaşımda önemli oranda haklılık payı var.
Bana uygun eş yaklaşımı
Bu iki uç yaklaşımın yerine daha dengeli bir yaklaşım da var. Bu üçüncü yolu “ bana uygun eş yaklaşımı” olarak adlandırdım. “Bana uygun” ifadesi “doğru kişi” yaklaşımından bir kişiyi değil de belirli bir profili kastetmesi açısından farklı. “Bay/bayan doğru” dendiğinde sadece belirli bir kişi kastedilmiş oluyor. “Bana uygun” dendiğinde ise kadınların / erkeklerin içinden belirli bir profil kastedilir. Bu profil; fizik, zeka, kişilik, sosyal kimlik ve evlilik felsefesi açısından beklentilerinize uyan birilerini tarif eder. Sonuçta bu profil belirli bir kişiyi değil de, belirli bir yüzdeyi, yani yüzbinlerce eş adayını gösterir. Ama bu yaklaşımda aynı zamanda bir dışlama da vardır. Diğer uçtaki yaklaşımdan da bu açıdan farklılaşır. “Bana uygun olmayan”, benim beklenti profilime uymayan yüzbinleri de dışlamış oluruz.
Özel kişi ilişki sürecinde oluşur
“Bana uygun” denilen belirli bir profildeki kişi ile kurduğumuz ilişki sürecinde de o kişi biçim için “özel kişi” haline gelir. Hayatı paylaşma, duygusal yakınlık, cinsellik, çocuk sahibi olma gibi bağlar o kişiyi sizin için “özel kişi” haline getirmiş olur.
Birine aşık olup olmama meselesi de sonucu değiştirmez. Biz ne yeryüzünde ne sadece bir kişiye aşık oluruz, ne de herkese aşık oluruz. İnsanlar arasında belirli kişilere aşık olabiliriz. Araştırmalar kişilerin hayatları boyunca ortalama 2-3 kez aşık olduğunu gösteriyor. Yani ruh ikizimiz yok, ruh ikizimiz olabilecek kişiler var.
Mutlu evliler eşlerini “özel kişi” olarak görüyor
Mutlu evlilik çalışmasının bize gösterdiği sonuçlardan biri de şu: Mutlu evliler, tüm bunları bilen filozof kişiler değil. Bir çoğu yaşadığını kavramsallaştıramıyor bile. Ama önemli bir şey başarmışlar. Eşlerini kendileri için “uygun kişi”, “özel kişi” olarak algılar olmuşlar. Aşık olarak evlendiklerinden dolayı değil. İçlerinde eşine aşık olanlar da var, tam anlamıyla görücü usulüyle evlenenler de. Ama ortak özellikleri eşlerinin kendileri için uygun ve özel olduklarına inanmaları.