AK Parti olmasa da çözüm süreci, devam eder, çözüm sürecinin kaderi ne Başbakan’a ne de AK Parti’ye bağlı değil deniliyor ya, bu doğru bir analiz olmaktan çok uzak. Başbakan Erdoğan’ın devre dışı kalacağı bir siyasi süreçte, çözüme sahip çıkacak, AK parti içinde ikinci bir Erdoğan’ın çıkması o kadar kolay değil.
Aynı durum Kürt siyasetinde de geçerli. Abdullah Öcalan’ın siyasi nüfusunun kırıldığı, PKK üstündeki tartışılmaz liderliğinin sarsıldığı bir süreçte, devletin Kürt tarafında, çözüme evet diyecek bir siyasi liderliği bulması da o kadar kolay olmaz.
Çözüm süreci, Abdullah Öcalan olmadan da devam eder demek ne kadar yanlışsa, çözüm süreci Başbakan Erdoğan olmadan da devam eder demek, bir o kadar yanlıştır.
Hafta sonu Başbakan’la beraber Batman ve Gaziantep mitinglerindeydik.
Her iki mitingte de coşkulu kalabalıklar vardı. Eski devletin icraatlarını hatırlattı Başbakan ve çözüm sürecini Batmanlılar’a emanet etti.
Batman 90’lı yıllarda, faili meçhul cinayetlerin en çok işlendiği kentlerin başında geliyordu. Hayali orduların kurulduğu, örtülü ödeneklerden bu hayali ordulara para aktarıldığı dönemlerin sırrı ve karanlığı devam ediyor hala. Cinayetlerin ve ihlallerin hesabı doğru dürüst sorulamadı. Sorulamadığı gibi bugün dahi sanki iki hukuklu bir sistem yürürlükte.
Zirve katliamı sanıkları, Danıştay ve Hrant Dink cinayetinde tetiği çeken ve azmettirenler dışarıda ama Batman Belediye Başkanı Necdet Atalay hala içerde. KCK’lilerin tahliyeleri için verilen dilekçeler sonuç vermiyor. Mahkemeler, ‘dağa çıkabilirler’ gibi tuhaf ama sorgulanması, hatta ayıplanması gereken bir ‘kanaatle’, tahliye taleplerini reddediyorlar. Uçakta yaptığımız sohbette, bu konuyu Başbakan’a sorduk. Başbakan da bu durumdan oldukça rahatsız. Doğu’da ayrı, Batı’da ayrı hukuk olmaz dedi ama yargı bürokrasisi maalesef bu hukuku uygulamaya devam ediyor.
Başbakan, konuşmasında, Türk ve Kürt gençlerinin kanından beslenenlere, yani statükocu güçlere, dikkat çekti. Çözüm sürecine karşı çıkanlara fırsat verilmemesini istedi.
Şehrin içine asılan şu pankart çözüm sürecinde Başbakan’ın oynadığı tarihsel rolün kıymetini anlatıyor gibiydi:
‘Sen gençlerin akan kanını durdurdun ya.. anaların duası yeter sana’
AK Parti Batman’da Mehmet Emin Ekmen’le giriyor seçimlere. Deneyimli bir siyasetçi. Muhafazakar-demokrat siyasetin Kürtler arasındaki önemli aktörlerinden biri. 2007 seçimlerinde Batman’dan milletvekili seçildi. Çözüm süreci başladığında, Akil İnsanlar Grubu’nda yer aldı.
Mitingte şu sözlerle seslendi hemşerilerine:
‘Batmanlı dinini, dilini ve memleketini sever. Biz de bu değerlerin siyasetini yapmadan bu değerlere hizmet ettik.
Diğer yandan Kürtçe isimlerden yer isimlerine kadar, seçmeli dersten, özel okullarda Kürtçe eğitime kadar, Kürdün ve Kürtçe’nin varlığını kabul ederek ret, inkar ve asimilasyon politikalarına son verdik.’
Başbakan’ın hafta sonu ikinci durağı Gaziantep oldu. Çatışmaların en yoğun olduğu dönemlerde bile, barış ve huzur kenti olmuş bir şehir. Bir barış modeli hatta. Araştırılmaya değer.. Bu modele eski Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin’in katacağı çok şey var. Sayın Şahin’in Gaziantep belediye başkanlığına iddialı bir aday olarak gösterilmesi, merkez siyaset için belki de bir kayıp ama Gaziantep için de muhakkak ki büyük bir kazanım.
Sivil Düşünce Programı’nı Gaziantep’te yaptık. Gaziantep Üniversitesi Rektörü Prof. Mehmet Yavuz Coşkun ve belediye başkanlığını başarıyla sürdüren Asım Güzelbey programa konuk oldu. Çok keyifli bir sohbet oldu. Mehmet Hoca’nın üniversiteyi anlatırken söylediği şu sözleri kayda geçirmesem bu yazı eksik kalır:
‘Kadrolu komünist, kadrolu ülkücü, kadrolu Kürtçü bizim üniversitemizde de var. Ama sorun yaşanmıyor. Bunu öğrencilerimizle kurduğumuz diyalog ve empatiye borçluyuz.’
Temel meselemiz her yerde hep aynı: Diyalog, empati ve farklılıklara saygı..