Anadolu şehirlerinin ihracat rakamlarına bakıyor musunuz? Aldığı turist sayılarına, işgücüne katılımına, girişimciliğine bakıyor musunuz? Boşverin, bakmasanız da olur…
Niye bakmayın biliyor musunuz?
Hiçbiri gerçek potansiyelleri değil de ondan.
Anadolu işi gücü bırakmış, kendisiyle kavga ediyor da ondan.
Nüfusu çok fazla olmayan, hani “herkes birbirini tanır” diye tabir ettiğimiz Anadolu şehirlerini kastediyorum.
Gidiyorsunuz, Belediye başkanının valiyle arası limonî, valinin milletvekiliyle… Vekil emniyet müdüründen haz etmiyor, emniyet müdürü ticaret odası başkanından. Sanayi odası başkanıyla milli eğitim müdürünün ne işi var demeyin, onların da arası bir başka nedenden bozuk.
Düşünün, aynı partinin belediye başkanıyla il başkanının arası yok. Sözde aynı davaya hizmet ediyorlar.
Şöyle el birliğiyle, kol kola girip kuvvetleneceklerine herkes birbirinin arkasından konuşuyor. Ve maalesef, anadoluda bu adet iyice yaygınlaşmış.
Gittiğimiz şehirde, örneğin ticaret odası başkanına “Sanayi odası başkanımızı da arayalım, o da gelsin” diyoruz. Birdenbire yüzler düşüyor. Milli eğitim müdürümüze de bir uğrayalım diyoruz, suratlar sirke satmaya çalıyor. Böyle birlik-beraberlik olur mu?
Ülkenin etrafı ateş çemberi, dünya kan gölü, kardeş Filistin’de Kudüs elden gidiyor, Suriye’de hala bir çözüm yok; bizim memleketlerin derdine bak.
Bırakın rekabeti, bırakın egoları, bırakın üstünlük kurmayı, memleketiniz için bütün unvanlarınızdan soyunmayı göze alın. Şehrinizin menfaati uğruna kendinizden, kendi menfaatinizden vazgeçmeyi bilin.
“Küçük olsun, bizim olsun” diye diye bodur ettiniz canım memleketlerinizi.
En son gittiğim anadolu şehirlerinden birinde şunu duydum, koca koca iş adamları, aralarının bozuk olduğu iş adamı hemşehrilerinin attığı twitlerin FAV ve RT’lerine bakıyormuş. FAV’layan, RT’leyenleri arayıp küsüyorlarmış. Ortak tanıdıklar ise ona RT yaptı da kendisine FAV yaptıysa arayıp sitem ediyormuş. Bunu yapanlar da bölgenin büyük sanayicileri.
Atanmış, seçilmiş, bürokrat, siyasetçi, sivil toplum yöneticisi, kısacası herkes;
O koltuklar sizin malınız değil, babanızdan-dedenizden kalmadı, sizden de çocuğunuza kalmayacak. Orada oturmanızın tek bir sebebi ve tek bir şartı var. Hizmet etmek. Hizmet etmek için oradasınız, hizmet ettiğiniz sürece oradasınız.
Üç-beş yıl görev yaptıktan sonra orayı kendi mülkü zannedenler; değil üç-beş yıl, otuz yıl da görev yapsanız ertesi gün elinizden gidebilir o makamlar. Bunu her gün hatırlatın kendinize.
“Ben yanlış yapsam ne yaparsın?” diyen Halife Hz. Ömer’e kadı efendinin verdiği cevap geliyor aklıma: “(Minderin altındaki hançeri çıkarıp) Seni bununla düzeltirim ya Ömer!”
Bütün İslam coğrafyasının halifesi olan Hz. Ömer’in bile hata yapma kredisi yoktu. Kendinize krediler türetmeyin.
Aranızda kavga edecekseniz de bu koltuk-sandalye, protokol kavgası olmasın. Yüzbinlerce genç sizi izliyor. Onlara kendi dönemleriniz gibi dönemler bırakmayın. Alışkanlıklarınız kurumlarınnızın genetiğine işlerse sadece kendi hatalarınızdan değil, kurumunuzun sizden sonraki hatalarından da mes’ul olursunuz.
Her şehir bir gemi, aynı şehirdeki tüm yöneticilerle, idari amirlerle aynı gemidesiniz. Sevmediğiniz adamın altı delinsin diye dua etmeyin, gemi su alırsa hepiniz batarsınız.
Arkanızdan ne konuşulacağını, bugün yaptığınız icraatler belirliyor, unutmayın.
Geçmiş kırgınlıkların üzerine sünger çekecek etkinlikler düzenleyin, herkes içindekileri döksün ve tertemiz başlasın yeniden her şey.
Söz veriyorum, beni çağıran şehirlere de koşarak gideceğim bu sünger çalıştaylarına.
Küçük yer olduğu için herkes aslında ve özünde ileride aynı makamlara aday. Küçük yer olduğu için herkes birbirinin kusurunu biliyor. Küçük yer olduğu için insanlar birbirini çok fazla görüyor ve bir süre sonra sıkılıyor.
Ama bunların çözümünü bulacak olan da sizlersiniz. Bir araya gelin ve artık Türkiye’ye yakışmayacak sahneler çıkarmayın.
Maksadım had bildirmek, ayar vermek de değil. Tüm gençler adına, tüm yöneticilerimize sesleniyorum ve bu temennileri iletiyorum.
Not: Şimdi bu yazıyı anadoludaki okuyucularım, hele de üst düzey okuyucularım kesinlikle paylaşamayacak. Neden dediğimde de gelecek cevabı biliyorum. “Ya abi şimdi herkes diyecek ki kimi kastettin bu yazıyı paylaşarak, kime laf soktun”.
Durumumuz, halimiz, ahvalimiz işte budur.
Aslan gibi memleketlerimiz, o memleketleri yönetecek aslan gibi kadrolarımız var. Yeter ki doğru yönetelim, kendimize yenik düşmeyelim.
Göreceksiniz, Anadolu ayağa kalkacak. Her şehir teker teker, adım adım.
Yeter ki birbirimizi yemeyi bırakalım...