Senden sonra bilmedim an nedir?
Evlat adlı kitabın,
Arasında ağaran saç, Annedir..
Evlatsız bir annenin kalbi gidenin dönmediği Yemen’dir. Annelik, hüzün çölünde İsmail’i için ağlayan Hazreti Hacer’in duasıdır. Akşam ezanlarından sonra eve evlat toplayan hüzün ipeği sestir .
Gözü Dünya’da değil kapıdadır , evladı dizinin dibinde değilse o anne acının dibindedir. Anneye hatırlatamazsın çünkü hiç unutmaz.
Evladı yoksa evinde viranedir, varsa peşinde divane. Babalarının taşıdığı en güzel iki şey, misafir dönüşü uyuyakalan çocuk ve ekmek. Annelerin taşıyamadığıysa yoklukları. Bir anne her şeyi sırtlanır da bir tek evlat yokluğunu taşıyamaz.
Anne, evladının özel kalemidir. Birileri salya salyasilmeye kalksa da , o kalem Diyarbakır’da sayfa sayfa evlat yazıyor.
Daha önce de söylemiştim “Bir dağın eteğinde yaşamaya iştahsız anneler gördüm. Acıya tok olan anne, yaşamaya iştahsızdır, öyle uzaklara değil, neyi arıyorsa oraya dalar gözleri. Hüznün yunmuşunu, sevincin eskisini giyip bekler.
Sadece bir sandığı vardır o da evlat sandığı, geleni evlat sandığı, gideni evlat sandığı… Ve o sandıkta kilitlenmeyi yaşamaktan sandığı. Yaşını gösterir o anne, kaç yaş döktüğünü görebilirsin ama silemezsin”.
3 Eylül .
Hani takvim yaprakları arkasında “Tarihte Ne Oldu” sorusuna Matuf bir köşe vardır. Bakıyorum 3 Eylülde ne olmuş örneğin “Deniz kuvvetlerine yiyecek sağlamak için, dünyanın ilk konserve fabrikası İngiltere'de açılmış”. Daha bir sürü bir şey .. Tarihte o günü konserve fabrikasının açılışıyla mı yoksa annelerin kapanmayacak olan yaralarını ilk kez dağa doğru haykırmasıyla mı hatırlayacağız.
Ana Muhalefet değil de Analara muhalefet partisi işin konserve kısmında o aşikar, bizse hakikatin tarih olmasına bile müsaade etmeden an be an haykırmaya devam edeceğiz.
3 Eylül 2019 , Annelerin Dağın cellatlarına doğru “ Evlatlarımızı geri verin” diye haykırdığı ilk gün. Diyarbakır kalesi o gün inşa edildi bilmeyenler bilsin.
Sesleri kanasa da , yürekleri boş dönseler de , evlatlarını teker teker alıp gidecekleri güne kadar saçlarını o kapının önünde ağartacaklar !
Bunu niye yazdım hatırlatmak için!
İki gün önce HDP Diyarbakır Milletvekili RemziyeTosun, HDP il binasının önünde evlatlarını isteyen annelere hakaret etmiş. Remziye Tosun sanırım yanında dikiz aynası taşıyor, aynada gördüğünden ilham almış olmalı ki kendine şiir yazmış (!)
Keseceksiniz sesinizi o evlatları geri vereceksiniz. Nar gibi ciğeri yanan annelere evlatlarını tane tane geri vereceksiniz. Öyle hakaret etmekle , zılgıtsıçratmakla katili olduklarınızı unutturamazsınız. Geri vereceksiniz.
Yine yazıyorum ve soruyorum,
Ahından ve duasından başka silahı yoktur annenin. Kızması, kalbini ateşe vermenizdendir. Dağın izbelerinde evladını dağlamanızdır öfkesine sebep. Kıyamadığına kıymanızdır mızrağın ucundan yükselen feryadı. Kanadının altındakini kanatmanızdır, biraz mutlu olsa göğe erecek başını lime lime edişinizdir, gülleri taşa çalmanızdır ona dağları deldiren.
Şimdi o dağın eteğindeki hüzün atlısı dört anne dağı başınıza yıkmaya geldi. Hepsi aynı feryadın akranı, bir kursaklarına tıktığınız bin evlat hevesinin hesabını soracaklar. Halkların kardeşliği mi kan rantınınleşliği mi soracaklar! Siz kadife peçetelere döktüğünüz kan terini silerken, topraktan eteklerine sildikleri gözyaşlarının hesabını soracaklar.
Siz mezuniyet törenlerinde evlatlarınıza kep attırıp göğe doğru sırıtırken bu anaların evlatlarına kurşun attırıp toprağa doğru baktırdığınız her günün vebalini suratınıza çalacaklar!
Siz evlatlarınız iyi yaşasınlar diye seçmece konfor avına çıkmışken neden bu analar fidanlarının ölmedikleri güne şükrederek yaşıyorlar? Cevap verecekseniz.
Sizin çocuklarınız dizlerinizin dibinde de neden onların evlatları sıvadığınız dağların izbesinde.
Sizin telefonlarınızda ‘oğlum’ diye kaydettiklerinizi neden onlar mezar taşlarına kaydetmek zorunda. Cevap vereceksiniz!
Sizin toz konduramadıklarınıza neden onlar toprak atmak zorunda!
Cevap vereceksiniz.