ABD Anayasası 224 yıldır yürürlükte. Anayasanın temel hak ve özgürlükleri belirleyen maddeleri de o kadar eski... Bu maddeler, aradan geçen iki yüzyılda fazla değişmeden yürürlükte kaldı. Ancak zamanla bu hak ve özgürlüklerin yorumlanması ve zamana uyarlanması için Anayasa Mahkemesinin hakemliğine başvuruluyor... Ve bu sıralar, yasama organlarının oturumlarından önce dua okunmasının Anayasaya uygunluğu tartışılmakta... Ve taraflar son 200 yılda görülmedik yoğunluk ve ateşle dua okumanın Anayasal özgürlük olup olmadığını tartışıyorlar.
New York yakınlarında 94 bin nüfuslu Greece kasabasında 11 yıldır Belediye Meclis toplantıları duayla başlıyormuş. Sonunda biri Ateist diğeri Musevi iki kasabalı -Dualar hep Hıristiyanlar için. Bizi dışlıyor, o yüzden dua Anayasaya aykırıdır, durdurulsun- diye dava açmış. Mahkeme davacıları haklı bulmuş ve konu temyizle Anayasa Mahkemesine gelmiş.
Davacılar diyor ki: Hem Hıristiyan dualar okunuyor, hem de herkesin Hıristiyan olduğu iması yapılıyor. Bu arada Belediye işi olanlar da duaya katılmaya davet ediliyor. Millet işi yapılsın diye mecburen ayağa kalkıyor, duaya katılıyor. Davanın esası: ABD devletinin herhangi bir dini öne geçiremeyeceği, devletin dininin olmadığı- yolundaki maddeye aykırılık. ABD’nin laiklik anlayışı böyle. Laiklik, devletin herhangi bir dinden yana taraf olmaması ve herhangi bir dinin öne çıkartılmaması- diye tanımlanıyor. Yoksa din unsuru devlet kurumlarında, Kongre oturum açılışında okunan dualarda gayet belirgin.
Anayasa Mahkemesi ise en son 30 yıl önce bu konuyu karara bağlamış. Resmi yerlerde yapılan duaların Anayasaya aykırı olmadığına karar vermiş. 30 yıl sonra yine aynı konu... Ve mahkemenin üç ölçütü var: 1- Resmi yerde dua okunurken toplantı amacı dini mi ? Cevap: %99 dini değil. 2- Duanın esas amacı dini mi ? Bunda da çok büyük çoğunlukla cevap hayır. 3- Toplantı ya da dua, devlet işini gerçekten dinle bağlıyor mu ? Buna da hayır deniyor ve mahkeme şikayetleri reddediyor. Mahkeme çok sıkışırsa, -Anayasayı yazanlar da dua ediyordu- deyip, kurucu meclisin dini vurgularının geçerli olduğunu belirtiyor. Kurucular da öyle yapıyordu, yani dua edilmesinde sakınca yok -
Bu arada dokuz üyeli Anayasa Mahkemesinde Sol-Liberal dört, Sağ-Muhafazakar beş üye var. Duayı destekleyenler Muhafazakarlar, biraz daha ihtiyatlı davrananlar ise Liberaller.
Mahkemenin ilk oturumunda Liberaller: Resmi kurumda -herkes duaya- denince kim katılmamayı göze alabilir ? Hele o kurumda işi varsa...- diye -zorlama- unsurunu sorguladılar. Muhafazakar yargıçlar ise -Belediye Meclis üyelerinin dua etme hakkı var, o da korunmalı- dediler. Bu arada duaların genel ve dini motif dışı olduğu savunuldu. Yargıçlar ise -Hıristiyanlara, Musevilere, Müslümanlara, Budist, Hindu, Pagan ve Bahailere uygun gelen tek bir dua var mı ? - deyip genel dua teorisinin doğru olmadığını ima ettiler. Hatta -Şeytana tapanların- da durumu örnek gösterildi. Yargıçlar bütün dinlere ve dinsizlere aynı mesafede durduklarını vurguladılar. Bu arada -genel ifadelerle dua edilsin- dendi ama genel duanın ne olduğu konusuna mahkeme girmek istemedi. Asıl o zaman devletin duanın metni ve içeriğiyle uğraşmak zorunda kalacağı ve o zaman laikliğin zedeleneceği vurgulandı.
Hatta yargıçlar bu konuların Anayasa Mahkemesine gelmesinin doğru olmadığını ve mahkemenin kararlarla durumu daha da karıştırabileceğini vurguladılar. Mahkeme -Çok dinli toplumu barış ve uyum içinde tutmamız gerekiyor- diyerek görev tanımı da yaptı. Bütün dinlere eşit uzaklıkta kalma çabası sürüyor.
ABD’nin din ve devlet konusunda 200 yıl sonra hem devleti kuranların iradesine uygun kalma, hem de modern zamanların gereklerine uyma çabası, dikkat çekici. 200 yılda toplumun çok renkliliğe ve çok sesliliğe alışmış olması beklenir, ama öyle olmadığı ortada. Çok renklilik ve çok seslilik modern zamanların unsuru. ABD başlangıçta bu kadar -renkli- değildi... Bu renklilik siyasi ayrışmaya yol açıyor. Hukukun sürekli olarak sınır tanımlamak zorunda kalması da zor bir durum. Kafası atan mahkemeye koşuyor. Yargıçlar da -Şeytana tapanların haklarını ne yapacağız- diye sorup mizah kıyılarında dolaşıyorlar.
Ve her ne kadar hukuk bütün dinlere eşitlik tanıyor olsa da ABD’de Hıristiyanlık bir adım önde... Din ise sanılandan daha baskın unsur: Herkesin cebindeki parada -Tanrıya İnanırız- yazıyor, Mahkemenin 100 metre ilerisindeki Meclis her birleşimini dua ile açıyor... Hatta Anayasa Mahkemesi oturumların açılışında herkesi ayağa kalkmaya çağıran mübaşir, çağrısını -Tanrı ABD’yi ve bu saygıdeğer mahkemeyi korusun- diye tamamlıyor.
twitter.com/selimatalayny