Her ne kadar çaba harcansa da, durmadan Amerika-Türkiye ilişkilerine önem verilse de, ilişkileri dostane sürdürme niyeti hâsıl olsa da, Amerika’nın bölgesel politikalara bakış açısı, Türkiye’nin çıkarlarını tehdit etmektedir.
Evet, Amerika önemli güç ve bu güçle savaş gerekmez! En azından siyaset ilminin felsefesi, savaşmadan anlaşmanın yollarını zorlamakta. Türkiye, bu yolu durmadan zinde tutmakta. Hatta açık kapıları çeşitlendirmekte.
Bazıları ısrarla; sanki “Türkiye sadece Rusya hattı üzerinden hareket etmekte” yorumlarını devreye soksa da, görünen odur ki Türkiye sadece Rusya ve Amerika değil, farklı kapılar üzerinden çeşitliliği derinleştirmekte.
Amma ve lakin Amerika’nın tüm çıkarları, sadece kendi bakış açısı üzerine inşa edildiği için, Türkiye’nin çıkarlarını yok sayarak planlamalar yapmakta. S-400 havadan savunma sistemine karşı duruşu ve halen ısrarla Türkiye’yi vazgeçirme gayreti, sınırları aşarak tehditvari yönteme savrulmakta. Buna “NATO sisteminde bulunan bir ülkenin, böyle bir tercihi kabul edilmez” gözüyle baksa da, burada nihai hedefin “Türkiye’nin hava sahasının dost bilinmeyen her unsura karşı koyacağını” öngörmesi “Amerika için neden sorundur” sorusu, önem arz ediyor. Evet, Amerika İsrail’le birlikte bu coğrafyada çeşitli havadan istihbari çalışmalar yapmakta. Evet, hatta yaptığı operasyonları ile dolaylı tehdit oluşturmakta. Türkiye’nin; S-400’lere ulaşması, nihayetinde bölgesel tüm operasyonlarında engellemeye kalkan Amerika-İsrail sistemine karşı, bloke etme imkânlarını da kazanmış olur. Evet, Amerika Rusya’nın ürettiği yeni nesil savunma sisteminin, Rusya ile birlikte genişlemesinden yana değil. Diğer taraftan da bu bölgede özellikle terörist unsurları hangi göreve verdi ki, bu S-400’ler o görevleri görüp bloklayabilecek? Sorular çok! Amerika’nın beyanındaki gerekçeler ile gerçek niyetindeki asıl nedenleri, artık kamufle edemiyor. Evet, sadece Rusya odaklı adımlar ve çıkarlar sistemi de, Türkiye açısından uygun değil. Lakin içinde bulunduğumuz şartlara baktığımızda ve Amerika’nın nihai hedeflerini göz önünde bulundursak, Türkiye’nin adımlarını biraz da Amerikan yöntemleri ve tarzı belirlemekte olduğunu da söylemeden geçemeyiz. Dolayısıyla Amerika kabadayı rolünü terk etmeden, dikteci bir nevi diktatöryel rejimlerin mantalitesi gibi dayatma ve yok sayma bakış açısını bırakmadan, Türkiye’nin hatta ileride Almanya ve Fransa dâhil Avrupa ülkelerinden de farklı yöntemlere başvuruş göreceğiz. Evet, sadece tek kanallı yol tercihi, içinde bulunduğumuz çağın şartlarına göre değildir! Çeşitlilik ve farklı kanallar bulma yeteneği de devreye girmekte. Türkiye’nin S-400 sahibi olmasına bu kadar çıldıran Amerika’nın, yeni üslup ve gelişen yöntemlere, siyaset ilmi üzerinden yetişemediği de bir gerçek. Bağırtısının biraz da nedeni budur! Yeni söz ve fikir üretemeyen Amerika gerçeği! Bu kadar sinirlenmesine neden olan şeyin veya neden olan gelişmelerin, Amerikan çıkarlarına neden ters olduğunu, sadece NATO sistemi içerisinde değerlendirmiyoruz! Çünkü mesele, sistemlerin çatışması bahanesi değil! Mesele, “yeni istila döneminde S-400’leri önünde engel olarak görme” meselesidir.