Türkiye’yi, Ortadoğu’nun önemli aktörlerinden ayıran önemli bir özellik var: Kartlarını açık oynuyor. Devlet kurumsallaşması üzerinden yürümeyi tercih ediyor.
“Fırat Kalkanı”bunun açık örneğidir. Vesayet örgüt kullanmadı, Birleşmiş Milletler’in “meşru müzakereci” gördüğü Suriye muhalefetinin meşru askeri kanadı ÖSO ile bir harekat yaptı. Bunu yapmadan önce, ABD-Rusya-İran, bölgeyle ilgili hangi başkent varsa hepsine de harekatın nedeni, hedeflerini, nerede duracağını açıkça anlattı. Muhataplar, Türkiye’nin blöf yapmadığını anladılar, harekat karşısında sessiz kaldılar.
Yalnız, NATO müttefiki (!) Amerika üç yerde sözünde durmadı: 1- Münbiç hala PKK’nın kontrolünde, 2- Tel Rifat ve çevresi, Afrin bağlantılı olarak ulusal güvenlik tehdidi olmayı sürdürüyor, 3- Terör örgütüne, bugüne kadar görülmemiş yoğunlukta silah sevkiyatı yapılıyor, silahları, kendi topraklarımızda buluyoruz.
Çavuşoğlu’nun, “Rusya, bizim YPG hassasiyetimizi ABD’den daha iyi anlıyor” sözünü bu nedenle bir yere not etmekte yarar var.
İran Genelkurmay Başkanı Bakıri’nin “tarihi” olarak adlandırılan Ankara ziyaretini, Rus mevkidaşı Gerasimov’un izlemesi önemli işaret. Demek, Türkiye, kartlarını bir kez daha açık oynuyor, İdlib-Afrin hattından gelen tehdide, PKK-YPG’nin ABD desteğinde Suriye’nin geleneksel nüfus yapılanmalarını örtülü etnik temizlik yaparak toprak genişletmesine sessiz kalmayacağını ilgili taraflara açıkça belirtiyor.
Bu, bir “pazarlık” değil, “durum bildirimidir...”
Bildikten sonra izleyecekleri politikalar ne olur, onu da zaman gösterecek...
ABD’nin kaos arayışı...
FETÖ elebaşınınTürkiye’de kendi deyimiyle “neo-kargaşa” işaretleri vermesi tesadüf mü, değil. ABD’nin Türkiye’nin kararlılığını test ettiği ve bu konuda geri adım atmayacağını anladığı belli. “Neo-kargaşa” söylemi, o adamın planı değil, doğrudan Türkiye’ye dönük bir şantaj hamlesidir... Yani, “kontrolüm dışında hareket etmeye devam edersen, içeride başına gelmedik kalmayabilir” işareti...
Türkiye’nin geliştirdiği diplomasi, doğal olarak ABD’yi dışlıyor, onun YPG-PKK unsurlarıyla Suriye-Irak hattında bir “koridor örme” stratejisini engelliyor. YPG-PKK ile ilişkilerinin “taktik” olduğunu söylemişlerdi, “stratejik” olduğu ve uzun vadeli hedeflere yürüdüğü anlaşıldı, şimdi, yeni atakların peşindeler.
PKK’ya silah bıraktırabilir...
Neo-con/siyonist lobi, Türkiye’ye karşı iki silahını farklı doğrultularda çekmiş görünüyor, suikastler ile destekli kaos ortamını oluşturmaya belli ki FETÖ’yü memur etmiş, “iç siyasetin yeniden yapılandırılması” ise CHP-HDP ittifakı üzerinden şekillendiriliyor. HDP’lilerin Kılıçdaroğlu’nun o yürüyüşüne katılmaları ilk işarettir, 15 Yaşındaki Eren’in şehit edilmesine karşı iki partinin benzer dil kullanarak (ama PKK’yı işin içinden özellikle uzak tutarak) kınaması yemeğin pişirilmekte olduğunu gösteriyor.
ABD’nin bu noktada yapacağı hamle, kuşkusuz, PKK’ya, “Türkiye’ye karşı eylemsizlik ve hatta silah bıraktırma” açıklaması yaptırması olacaktır, zaten, heyetlerin “2019’a kadar hareketsiz kalın” mesajlarıyla Kandil’e gidip-geldiğini izliyoruz.
Yeni hamlenin nedenleri...
ABD, Suriye’de PKK ile sürdürdüğü stratejik ittifak nedeniyle Türkiye’den gelen baskılara karşı kendince meşru zeminli savunma hattı oluşturacak, 2-Bu haliyle HDP ile ittifaka karşı çıkacağı kesin CHP tabanı, “PKK’sız” HDP kavramı ile ikna edilmeye çalışılacak (7 Haziran seçiminde kolay ikna olmuştu), 3- Kürt seçmen nezdinde büyük bir oy ve itibar kaybı yaşadığı açıkça belli HDP’nin, PKK’nın bu sözde kararı sonrası tabanını yeniden toparlamasının yolu açılacak, 4- FETÖ şaibesiyle parti kuran Meral Akşener’in milliyetçi-muhafazakar tabandan oy çalması için manevra alanı genişletilecek, çünkü, PKK’nın denklemde olduğu Türkiye’de Erdoğan-Bahçeli bloğunun geleneksel oy alanlarında fire vermesi imkansızdır.
Hedef, 2019 seçimlerinde 16 Nisan’da kendini gösteren yüzde 48.6’yı bir adım öteye taşımaktır.
Mücadele, Erdoğan nefretine dayalı duygusal zeminli görünen ama aslında günü geldiğinde emperyalizmin piyonlarıyla işbirliği yapabileceğinin güçlü işaretlerini veren bir “cepheleşme” ile Ak Parti-MHP hattında şekillenen “devletin bekası” zeminli anti-emperyalist blok arasına yıkılmaya çalışılmaktadır.
Erdoğan haklı... 2019, tarihi bir dönüm yılı olacak...
Kaosa geçit veremeyiz, Suriye’deki o koridoru bugün-yarın tarihe gömmeliyiz ve yarın Kandil’den gelebilecek “silah bıraktım” lafına kanıp rehavete kapılamayız...
Çünkü, üzerimizde oynanan oyun, açıktır.