Neyi oynuyor Amerika? Ortadoğu’da neyi oynuyor, Türkiye’ye karşı neyi oynuyor? Türkiye olarak Amerika’ya karşı gardımızı aldığımız söylenebilir; çünkü kötü niyet görüyoruz.
Suriye’de kötü niyet, Irak’ta kötü niyet. Bu doğrudan Türkiye’nin güvenlik riskini ıskalayan hatta o riski besleyen tavırlar sebebiyle.
Ama daha geniş olarak Ortadoğu’da, mesela Suudi Arabistan’a yönelik “11 Eylül’den sorumlu tutma” yönündeki gelişmenin Türkiye tarafından algılanma biçimi, Amerika’nın bütün İslam dünyasında kötü bir hesabın içinde olduğu yönünde oldu.
Bizatihi Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suudi Arabistan’a yönelik tavrı, Türkiye’ye karşı olan tavırla, onları da, Libya’dan Mısır’a, Afganistan ve Pakistan’a yani “Tüm İslam dünyası”na yönelik ABD politikalarıyla birleştirdi ve hepsine yönelik iyi niyet sorgulaması yaptı.
15 Temmuz’la ilgili ABD tavrı da çok açık sorun içeriyor. FG’nin iadesine ilişkin ayak sürümeler de Türkiye açısından iyi niyet problemi ile bağlantılı değerlendiriliyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, TBMM’nin açılışında yaptığı konuşmada Suriye’den yola çıkarak ABD’de “çift başlı” bir politika uygulandığını ve bunun birisinin Türkiye’yi rahatsız ettiğini ifade etti. Erdoğan’ın sözleri şöyle:
“ABD’nin Suriye’de çift başlı bir politika izlediğini görüyoruz. ABD yönetiminin bir kısmı terör örgütleriyle çalışma yürütürken, bir kısmı da bizim hassasiyetimize uygun çalışma yürütüyor. Bu süreçte ABD Kongresi’nin Suudi Arabistan’a 11 Eylül saldırıları sebebiyle dava açılmasına izin veren yasayı onaylaması talihsizliktir. Suçların şahsiliği ilkesine aykırıdır. Bu yanlış adımdan bir an önce dönülmesini bekliyoruz. ABD’nin en kısa sürede münasebetlerimizin ruhuna uygun seviyeye geleceğine inanıyorum.”
Bu sözler bile Erdoğan’ın çok nazik değerlendirmeleri sayılabilir. Çünkü Erdoğan, ABD’ye yönelik “Bu nasıl müttefiklik?” tarzında çok daha sert sorgulamalar yapmıştır.
Evet, şu anda ABD ile Rusya’nın Türkiye’ye yakınlığı sorgulansa, Rusya’nın bütün “güven” sorunlarına rağmen, daha yakın pozisyonda gözüktüğü açıktır. Bu görünümün ABD tarafından nasıl değerlendirildiğini bilmek isterdim.
Ama ilişkilerin iyi gitmediği açık. Suriye’de - Irak’ta, PKK’nın uzantılarına oynayan bir Amerika’nın “Dost” olarak değerlendirilmesi ihtimali sıfırdır.
Hakeza, Türkiye’nin “terör örgütü” olarak nitelediği bir yapının merkezindeki insana ev sahipliği yapmanın Türkiye’deki karşılığı da, “Dostluk” olmayacaktır.
Muhtemel ki “Bir Amerika” Türkiye yöneticisi olarak Tayyip Erdoğan’ı sevmiyor. James Jeffrey’nin dediği gibi onu Ortadoğu’nun yumuşak başlı liderlerinden farklı görüyor, onun “yaltaklanmaması”nı sorun olarak görüyor. Evet, belli bir şey Türk dış politikası bu dönemde ABD ve “Batı’ya ayarlı” olarak çizilmiyor. “Kendine ayarlı” bir dış politika söz konusu.
Bu durumda ne olacak?
FETÖ’ye yatırım mı yapılacak?
Türkiye’de PKK’yı terör örgütü olarak niteleyip, onun Suriye’deki uzantısı YPG’ye ve şimdi Irak’taki uzantısı YBŞ’ye (Şengal Direniş Birlikleri) yatırım mı yapılacak?
Bu düşmanlıktır.
ABD bunu sürdürürse, Türkiye’den de karşılığını görür.
Denebilir ki “Amerika birisine kafayı taktı mı, onu bir şekilde devre dışı bırakır.”
O zaman soru şöyle sorulur: ABD’nin Ortadoğu politikaları ve FETÖ marifeti olan darbe girişimi, Tayyip Erdoğan’a yönelik kafa takma operasyonları mıdır?
Ben de işte tam bunlara “kamikaze girişimi” diyorum. ABD’nin İslam coğrafyasındaki intiharı.
Ne yani hiçbir başarı şansı, yani Tayyip Erdoğan’ın önünü kesme ihtimali yok mu?
Bunun meşru yolu Erdoğan’ın seçimlerde kaybetmesidir. Şu an bu gözükmüyor. Halk Erdoğan’ın politikalarına onay veriyor.
Öteki örtülü operasyonlardan birisi “darbe girişimi” ile devreye sokuldu. Millet Tayyip Erdoğan’ın dize getirilmesine fırsat vermedi. Daha ne kaldı?
O, “kefenim boynumda geziyorum” diyerek yola çıkmış bir adam. Allah korusun. Böyle adamı korkutamazsınız.
Ama dünyanın bu coğrafyasında ve İslam dünyasının yüreğinde kendi ipinizi çekersiniz.
İster intihar deyin, ister kamikaze...
Yeni ABD yönetimi, işte böyle bir kararı verecek olan yönetimdir.