Trump'ın itirafı, gerçeklerin ilanı oldu. Türkiye’nin, özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın tutumunun, duruşunun, ABD - Türkiye ilişkilerini olumsuz etkilediği istikametindeki zorlama algının hiçbir esasının olmadığı, bir Amerikan Başkanı tarafından ilan edildi. Evet, S-400 konusundan geri dönüş yok ve olmamalı. Nitekim ki; Cumhurbaşkanı Erdoğan uluslararası siyaset literatürüne, içinde bulunduğumuz çağın alışmadığı bir tanımı dâhil etti. Bu tür "uluslararası anlaşmalardan sonra geri dönüş, ne Türkiye’nin devlet adabına, ne de Erdoğan'ın devlet adamlığı içeriğine uymaz ve kabul edilemez" tanımıyla, Türkiye’yi dayatma ile kendi isteklerine tabi tutmaya gayret edenlerin de, anlamaya zorlandığı bir süreçten geçmekteyiz!
Türkiye’nin diplomatik kabiliyeti ve Erdoğan’ın konuya bakış açısı ve tutumu, Trump’ın son beyanına neden olan önemli bir gelişme. “Trump’ın her tutumu veya sözüne güvenelim mi” veya “Fikir değiştirmeyeceği ne malum” demeden de geçemeyenlerimiz oldu. Esasında haklılık payı var, bu sorularda!
Evet, Trump acımasız bir kapitalist! Tekrar seçilmek için bir takım tutarsızlıklar göstereceği açık. Rusya konusunda, özellikle Putin konusunda da neredeyse övgüyü hatırlatacak fikirler söylemesi bile, Trump’ın homojen olmayan devlet yapısı ile veya bu Amerikalılardan bir kaçı ile sorun yaşadığının açık işaretidir.
“Değişken Trump’la ileride nasıl bir sorun yaşanılır” sorusunu da bir tarafa yazmakta yarar vardır. Lakin şimdilik Türk diplomatik kabiliyeti ve özellikle Erdoğan’ın şahsi etkisiyle ABD - Türkiye ilişkileri açısından G-20 zirvesinin önemli bir ana başlık açtığı aşikârdır. İçinde bulunduğumuz çağın siyaset inşa veya ihya konusundaki en önemli tutarsızlığı, “konulara genel bakış açısı” veya “bir konunun tüm detaylarında anlaşma sağlandı” terimi ortadan kalkmıştır. Suriye konusunda bir takım ana başlıklarda anlaştıklarınız ile bir kaç başlıkta anlaşamadığınız açıktır. Bu sadece Türkiye için değil! Baktığınızda ABD - Rusya ilişkileri veya Suriye - Rusya, Suriye - İran ilişkilerine baktığınızda bile bunu görebiliyordunuz.
Trump’ın seçim öncesi Güney ve Kuzey Kore konusuna bu kadar istekli odaklanmasının da derin anlamı vardır. Amerika’da Kim ve Trump görüşmelerine “gösteriş için fotoğraflar serisi” olarak yorum yapanlar da az olmadı. Roma Papa’sının, Trump - Kim görüşmesine dualı gönderme yapması dâhil, tüm adımları seçim öncesi hamle olarak görenlerin yorumlarında, elle tutulur çok detay vardır. Lakin gözüken şu ki; Trump acımasız kapitalist bakış açısı ile oluşturulan, suni bazı çıkmazlardan çıkmak için çaba harcamak zorunda!
Türkiye’nin özelikle S-400 konusundaki tezlerinin, ABD tarafından yüksek perdeden itiraf edilmesi, bazı ısrarla her şeyin müsebbibi olarak “Türkiye’nin dış politika anlayışını” hedef gösterenler için iyi bir yeniden tanımlama fırsatı vermiş oldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın G20 Zirvesi’nden önce, iyi gelişmeler beklemesinin bu gelinen noktanın derin alt yapı çalışması olduğundan, buna dayanarak Erdoğan’ın böyle bir beklenti içinde olduğunun niteliğindedir. Evet, bu Türkiye’nin görünür dışındaki derin önemli diplomatik çaba harcadığının, elindeki tezlerinin doğruluğu ve kendine güveninin göstergesidir. Trump’ın Türkiye beyanatından çok fazla gürültüye girmeden, lakin gelinen noktanın da önemine vurgu yaparak, aşamayı ileriye taşımanın yolunu derinleştirme çabası faydalıdır ve Türkiye çıkarınadır. “Türkiye yön değiştirdi” tanımlamalarının ne kadar yanlı ve garezli olduğu hakikatinin ise Amerika’daki bu dayatmaya meyilli gruplara da örneklik durum olması da önemli gelişmedir.
Trump; tüm beyanlarını ilk kez yüksek perdeden, Amerika’nın içindeki perde arkasında dillendirilen ekonomik kaygıları dile getiren ve bu nedenle dünyanın bile geleceği konusunda yeniden okumalara sebep olan ilk başkan oldu. Dolayısıyla Trump’ın tutarsızlığının, Amerikan devlet yapısındaki tutarsızlıkların ve çıkmazların da aynası olarak önümüze çıkmakta olduğunu göz ardı edemeyiz...