Seymour Hersh hükümetinin gizlemeye çalıştığı gerçekleri ortaya çıkarmasıyla ünlü kıdemli bir Amerikalı meslektaşımız. En son ‘Ebu Gureyb Cezaevi’nde mahpuslara sistemli işkence yapıldığı haberiyle gündeme gelmişti. Sürekli New Yorker dergisinde yazar; Türkiye’yi de ilgilendiren son yazısı ile London Review Books dergisinde karşılaşınca şaşırdım.
Yazıyı bütünüyle adı vermediği kaynaklara dayandırıyor Hersh... Amerikalı editörler şimdilerde bu tür yazılarda kaynak adı açıklamaya yazarlarını zorladığı için İngiltere’nin yolunu tutmuş olmalı... Geçen yıl Şam’a yakın Gata’da kullanılan kimyasal silâhın Türkiye menşeli olduğunu iddia ediyor yazı...
İddia bana çok saçma geldi; nitekim, Washington, daha mürekkebi kurumadan, yazıda ileri sürülen hemen bütün iddiaların asılsız olduğunu çok kuvvetli biçimde açıkladı. Kimyasal saldırıdan Esad rejimini sorumlu tuttuklarını bir kez daha vurguladı Washington...
Yazıda benim dikkatimi Washington tarafından yalanlanmayan bir ayrıntı çekti: Hersh, adını vermediği bir kaynağa dayanarak, ABD istihbaratının Türkiye’de telefon dinlemeleri yaptığını yazıyor...
CIA’de çalışırken bir flash-diske yüklediği belgelerle yurtdışına kaçan Edward Snowden sayesinde, ABD’nin, ilgilendiği bütün ülkelerde telefon dinlemeleri yaptığını, internet yazışmalarını takip ettiğini, Twitter ve Facebook gibi sitelerden bilgi derlediğini öğrenmiştik zaten... Snowden, “ABD bir ülkenin bütün telefon görüşmelerini ve internet hareketlerini üç yıl boyunca izledi” belgesini yayımlattığında, “Neden o ülke Türkiye olmasın?” diyen çıkmıştı...
Galiba haklı...
Hürriyetdün ABD’nin Ankara Büyükelçisi Francis Riccairdone ile bir röportaj yayımladı. Röportajı yapan Cansu Çamlıbel, sağolsun, akla gelebilecek her soruyu yöneltmiş büyükelçiye; keşke “NSA Türkiye’yi sürekli dinliyor mu?” sorusunu da sorsaydı...
Fethullah Gülen’i ve Cemaat’e yöneltilen ‘paralel devlet’ iddiasını sormuş ama... Çamlıbel birkaç kez andığı halde, Büyükelçi bir kez bile Fethullah Gülen adını telâffuz etmiyor; bu dikkatimi çekti. Bir de, Cemaat’i yalnızca TUSKON ekseninde olumlu olarak değerlendiriyor...
Geçen hafta, ABD dışişleri bakanlığı sözcüsü Marie Harf basınla buluştuğunda, kendisine, içinde Türkiye ve Pensilvanya sözcükleri geçen bir soru sorulmuştu. Şu cevabı vermişti Harf: “Türkiye yakın bir NATO müttefikimiz. Her zaman her konuda anlaşamayabiliyoruz, ama biz zaten hiçbir zaman her konuda herkesle anlaşamıyoruz. Bu nedenle Pensilvanya’da yaşayan beyefendiyi unutun...”
Ricciardone de aynı görüşte. “Dikkatimizi dağıtır, en iyisi bu konuyu hiç konuşmamak, unutmak” anlamına gelen şeyler söylüyor...
Bu iki açıklama arasında Pensilvanya’dan da bir açıklama yapıldığını unutmayalım.
Pensilvanya’dan yapılan açıklama şu: “Son senelerde ortaya saçılan kaset haberleriyle öğrendik ki, ağını kurmuş avını gözleyen bir kısım yaratıklar, gizli kameraların, dinleme cihazlarının başında senelerce her an hazır beklemişler; bitirmeyi planladıkları kimselerin hata yapmalarını, sürçüp düşmelerini ve bataklığa sürüklenmelerini intizar etmişler. Sonra elde ettikleri malzemelerle (!) toplum mühendisliğine girişmişler. Dahası, yapıp ettikleri bütün çirkeflikleri bir kısım masum insanların üzerine atarak bir taşla iki kuş vurma hedefi gütmüşler.”
Devamı da var: “Halbuki bir mü’minin o türlü çirkinlikleri onaylaması ve hele öyle komploların içinde yer alması asla düşünülemez. İslâm, nefis, aile ve özel hayat açısından insanlara teminat vermiş; şahısların dokunulmazlığını çiğnemeyi ve aile mahremiyetlerini ortadan kaldırıcı davranışlarda bulunmayı yasaklamıştır. İnsanların noksanlarının araştırılmasını, hatalarının ortaya dökülmesini, günahlarının fâş edilmesini ve şahsî hayata dair sırlarının açığa vurulmasını ahlaksızlık saymıştır.”
Bence Pensilvanya da unutulmak istiyor...
Kronoloji şöyle: 1 Nisan günü Marie Hanım “Unutun” diyor Washington’da... 3 Nisan günü Pensilvanya Herkul.com’dan “Dinleme günah, bizimle ilgisi yok” açıklamasını yapıyor... 7 Nisan günü ABD’nin Ankara Büyükelçisi de “Biz unuttuk, siz de unutun” diyor...
İhtiyar Seymour’un “ABD Türkiye’yi dinliyor” iddiasını arada bir yerlere koyun işte...