Geçtiğimiz hafta, Türk Dışişleri Bakanı Sinirlioğlu, Kürt Partileri arasındaki anlaşmazlıların sona ermesi için Erbil’de son derece önemli görüşmeler yaptı.
Aynı tarihlerde, PYD ve DTK yöneticileri de, Moskova’da, destek arayışı için Ruslar’la alt düzeyde görüşmeler yaptılar.
KCK sözleşmesini dört yıl önce Diyarbakır’da ikiyüz akademisyeni toplayıp onların huzurunda deklere eden, Oslo süreci bittiğinde, Silvan’da 13 askerin şehit edildiği gün, ‘demokratik özerklik’ ilan eden DTK(Demokratik Toplum Kongresi) heyeti, DTK modelini Rus yetkililere anlata anlata bitirememiş. DTK temsilcileri bu modelin nasıl da bütün kesimleri temsil ettiği, bir çeşit halk meclisi gibi çalıştığını anlatmışlar. Sıra ‘Özerk’ belediyelere de gelmiş tabi. Sadece Nusaybin’in bir mahallesinde 200’den fazla hendeğin kazıldığını, bu hendeklerin içine tonlarca bomba yerleştirildiğini, belediye başkanlarının çoğunun bugün aranan kişiler konumunda olduğunu Ruslar’a anlatan olmamış tabi, ama demokratik özerkliği engellemek için Türkiye’nin başvurduğu ‘baskılar’ bir bir sıralanmış.
DTK temsilcileri Amerika’dan küskün olduklarını, Amerikalıların beklenen desteği PYD’ye vermediğini ve hayal kırıklığı yarattığını da söylemişler Ruslar’a..Umudumuz artık sizde ‘Bay Putin’ demeye getiren bir uslupla..
Kürdoloji çalışmaları Rus bilim insanlarının bir zamanlar en çok ilgi duyduğu alanlar arasındaydı. Sonra Rusya içine kapandı, sistem çöktü, kimsenin şu Kürtler yeni yüzyılda acaba neyle meşgul oluyorlar, gibi bir merakı söz konusu bile değildi. Küresel bir hal alan Kürt meselesine dair Rusya’da yayınlanmış kayda değer bir metin, bir araştırma, bildiğim kadarıyla son yıllarda hiç olmadı. Ta ki, Suriye’de patlak veren iç savaşa ve bu iç savaşta Putin’in Esat’ı koruma altına alan politik manevrasına gelinceye kadar.
İşte o aşamadan sonra, Kürtler Rusya’nın gündemine yeniden girdi. PYD’nin, Esat’ın ordusuna katılması yolunda çağrılar yapıldı. PYD’nin Moskova’da temsilcilik açma taleplerini sık sık duymaya başladık. Rus devlet televizyonları, Türk hükümetinin ‘Kürtlere karşı yürüttüğü savaşın’ haberleriyle dolup taşıyor..
Daha birkaç ay öncesine kadar, PYD, Batı’nın ‘stratejik müttefiki’ gibi görülüyordu. Barzani’yi Batı’nın gözden çıkardığı, Amerikalıların Irak ve Suriye’de PKK/PYD liderliğinde yeni bir devlet kurma peşinde olduğu yazılıp çiziliyordu.
Cengiz Çandar, HDP’lileri, yanına Sezgin Tanrıkulu gibi CHP’lileri de alarak, Waşington’da Amerikan ne-conlarıyla buluşturuyor, bizimkiler de bayağı havaya giriyorlardı.
Demirtaş, daha şimdiden, tarihe geçen en sert demeçlerini, her ne hikmetse, bu toplantılara katılmadan önce ve katıldıktan sonra veriyordu.
Çok yazıldı, çok söylendi. PKK/PYD’nin, uluslar arası alanda destek arayışlarının ciddi bir karşılığı hiçbir zaman olmadı. Bütün bu çabaların hepsi boş, hepsi vakit kaybıydı.. Yüzünü ve aklını içinde siyaset yaptığın ülkenin bütün gerçeklerine kapat, kurtuluşu yabancı merkezlerde ara.
Büyük bir çaresizlik yaşıyor PKK/PYD. Öcalan’ın seçimlerden sonra gelen ilk açıklamaları, bu çaresizliğe işaret ediyordu, ama dinleyecekler mi Öcalan’ı, sanmıyorum.
Savruldukça savruluyorlar. Amerika olmadı, hadi bakalım yüzlerini şimdi de Rusya’ya döndüler. Rusya’nın çoktan geride bıraktığı, lağvettiği bir sistemin ancak karikatürü olabilecek, özerklik, DTK, KCK gibi modelleri gidip Ruslar’a anlatıyor ve destek istiyorlar..
Ruslar, ne de olsa Kürtler’in yüzyıl içinde Ortadoğu’da ne yaptıklarını iyi biliyorlar, bu arkadaşları dinlerken acaba ne hissetiler, insan merak ediyor doğrusu. Yahu bizim terk ettiğimiz modelleri bu Kürtler, bu zamanda nasıl da içselleştirmişler ve yüzyıl sonra gelip hararetli hararetli bize anlatıyorlar diye düşündüler mi acaba?
PYD Rusya’da temsilcilik açar veya açmaz, Esat’ın ordusuna, Putin’in de teşrif edeceği bir törenle katılır ya da katılmaz, bilemiyorum, ama Rus Kürdologlar, ‘Kürt araştırmalarını’ yeniden başlatsa, bu hizmeti, hiç şüphe yok, PKK/PYD’ye borçlu olacağız!