Sakatlıkları nedeniyle aylardır futbol oynamamış ya da yedek kulübesinde çürütülmüş isimlerle sahaya çıkan Beşiktaş; kolay gibi görünen maçın, aslında zordaki tarafıydı. Ama şöyle de bir avantajı vardı... İsmail Köybaşı, Uğur Boral, Mustafa Pektemek ve Holosko; kendilerini kanıtlamak adına değilse bile, bulunduğu şartların onları oynamaya tetiklemesi nedeniyle, hırslıydılar. Özelikle Uğur Boral’ın kavisli korner atışlarını çok beğendim. Neredeyse aylardır, bu denli estetik içerikli korner atışları göremiyorduk.
***
Takımda Almeida, Fernandes, Oğuzhan ve Gökhan Töre gibi temel taş nitelikli isimlerin bulunmayışı; elbette ciddi bir handikaptı... Sahada oluşan isimler; bir Beşiktaş kadrosu gibi değil de; mesela bir Karabük-Akhisar karşılaşmasını andıracak kişilerden oluşmuş gibiydi... Hani “Çakma Beşiktaş” desek yeridir. Ama şartlar nedeniyle oluşan o zoraki kadronun, iyi niyetle mücadele ettiğini söylemeliyim. Ellerinden geleni, hatta fazlasını yaptılar.
Yönetim ve teknik ekip; Fernandes’in Beşiktaş’ı aşağılayan o itici ve nazlı tavırlarına onca taviz vereceğine; dün gece sahaya çıkan zoraki kadro içindeki değerlere değerini versin. Pişman olmayacaktır.
***
Elazığ’ın yediği ilk golde kaleci Zülküf’ün büyük hatası vardı. Yanlış bir zamanlamayla kötü çıktı ve takımının geriye düşmesine neden oldu. Konuk ekibin durumu 1-1’e getiren golünde; çok güzel bir organize atak, nefis paslaşmalar ve olağanüstü yardımlaşma vardı. Doğan Yılmaz’ın şutu, örnek gösterilecek bir “Takım Golü” oluşmasına katkı verdi.
Beşiktaş, İsmail Köybaşı’nın düşüşünden bir penaltı bekledi. Ama İsmail’in omuzuna arkadan yapılan o temasa penaltı verirseniz (Ki hemen hemen her maçta sayısız defa yapılıyor); ligimiz kupa maçlarının uzatma sonrasındaki penaltı atışlarına dönüşür. Devam kararı doğruydu.
Ben Beşiktaş’ın, dün geceki amatör duygusallığındaki temiz heyecanından çok etkilendim.