Amerika Dışişleri Bakanı Kerry ile Rus muadili Lavrov arasında hafta sonunda Cenevre’de varılan uzlaşma Obama’yı yapmak istemediği bir şeyi yapmaktan, Putin’i de tepki göstermekten kurtardı. En çok da Suriye Devlet Başkanı Esad’ın işine yaradı. Cenevre mutabakatı ona ve rejimine hayat, hatta meşruiyet verdi.
En az altı ay daha kimse Suriye sorununa dışarıdan doğrudan müdahale edemeyecek, kimyasal silahların denetimi ve temizlenmesi sürdükçe rejimin mahiyeti daha fazla tartışmaya açılmayacak demektir. Uzmanlar 2014 ortasına kadar bitirilmesi öngörülen programın çok iddialı olduğunu, iç savaş ortamında böylesi bir temizliğin bu kadar kısa sürede yapılamayacağını söylüyorlar.
***
Üstelik varılan mutabakatın mantığı gereği muhalefet güçlerinin ilerlemesi de Suriye kimyasal silahlardan arındırılana dek uluslararası toplum tarafından istenmeyen bir gelişme olacak, öncelik rejim tasfiyesine değil kimyasal silahlardan kurtulmaya verilecektir.
Başka bir ifadeyle muhalefetin galip gelmesinin doğurabileceği sonuçlardan zaten çekinen Amerika bundan sonra daha da çekimser olacaktır. Kaldı ki İran’la barışırken, Rusya’yla ilişkilerini normalleştirirken Amerika’nın meşru Suriye muhalefetini eskisi kadar desteklemesi de beklenemez.
Kimyasal silahların temizlenmesinin Suriye halkı için de, başta Türkiye olmak üzere, bölge ülkeleri için de önemli olduğuna şüphe yok. Suriye kimyasal silahlardan arındırıldığı anda caydırıcılığını kaybedeceğinden doğrudan dış müdahaleye daha açık olacağı da bir gerçek.
Ancak arındırılmaya kadar geçecek süre içinde Baas rejiminin konumunu güçlendirebileceğini, sığınmacı sayılarının artabileceğini, güvenlik risklerinin çoğalabileceğini göz önünde bulundurmak zorundayız. Sorun ne kadar uzun sürerse Türkiye’nin sorundan etkilenme oranı da o denli artacaktır.
Yapılması gereken durumu olduğu gibi görüp soruna siyasi çözüm sağlanması için çalışmaktır. Dünyanın her yerinde şartlar değiştiğinde siyaset de değişir. Değişimi öngörmemiş olsanız bile ona uyum sağlarsınız. Zaten dünya siyasetindeki tüm dalgalanmaları hissetmeniz, her şeyi birden öngörmeniz de mümkün değildir.
Eğer Türkiye’nin önceliği Suriye’deki insani dramın sona ermesi ve bu krizden en az zararla çıkılmasıysa, var olan şartlar altında siyasi çözümün altyapısının hazırlanması için çalışması en doğru yol olacaktır. Böylece Türkiye barış masasında da söz sahibi olacak, kendi çıkarlarını koruyabilecektir.
***
Aslına bakarsanız Türkiye başından beri soruna siyasi bir çözüm bulunmasından yanadır. Muhalefete verdiği lojistik, ekonomik ve siyasi desteğe rağmen Davutoğlu’nun zamanında Esad ile yapmış olduğu baş başa görüşmenin amacı da, geçiş hükümeti için isimler telaffuz edilmesinin nedeni de, Başbakan Erdoğan’ın G20 Zirvesi’ne giderken Esad’a çıkış önermesi de siyasi çözüm çabalarının birer ürünüdür.
Gözardı edilen güç kullanma tehdidinde bulunmasının, BM’nin göreve çağrılmasının aynı siyasetin devamı olduğudur. Güç tehdidi dünya siyasetinde kullanılan araçlardan biridir. Önemli olan aracın amacın yerine geçmesini önlemek, toplumsal baskı ve siyasi muhalefet yüzünden araçla amacı birbirine karıştırmamaktır.