Alışamıyoruz, ama, anlıyoruz: Amerikan-İngiliz ittifakının Ortadoğu’da savaşı sonlandırmaya –şimdilik- niyeti yok, aksine, “yeni savaşın cephe düzenlemelerini” yapmakla meşguller. IŞİD’e dönük hava saldırılarının bu örgütü bitirmeyeceğini bilmiyorlar mı, biliyorlar. Amerikan uçaklarından atılan her bomba, bu örgütün Sünni Arap nüfus nezdinde güçlenmesine neden oluyor.
Bunca think-tank kuruluşları var, üniversiteleri güçlü, akademisyenleriNobel’lik, benim İstanbul’daki çalışma odamdan gördüğümü bu insanlar görmez mi, görür… O zaman bu ne?..
Tehlikeli oyun…
Amerika, IŞİD’e dönük mücadelede Suriye rejimi ile işbirliği yapılmayacağını açıkladı ama, 6 gün önce Şam’da ilginç bir ziyaretçi vardı: Eski başbakan Nuri-elMaliki’nin yakın çalışma arkadaşı Irak Güvenlik Başdanışmanı Falah el-Fayad… ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı William J.Burns’ün Irak güvenliği konusundaki bir numaralı muhatabı, BeşarEsed ile görüştü, ikili, Irak üzerinden kurulacakSuriye-Batı güvenlik ilişkisini ele aldı. Bu gerçekleşirse Irak ve Suriye’nin Sünni Arap aşiretlerinin IŞİD’in şemsiyesi altına gireceği açık.
Ya ABD-İran dirsek teması? Açıklananlara göre yok, ama, acaba öyle mi? Amerikan uçaklarının uçtuğu Irak hava sahasında görev yapan Irak uçaklarını İranlı pilotlar kullanıyor. En azından hedeflerde uyum var.
Bu, “tavşana kaç, tazıya tut” stratejisidir, yüzbinlerce insanın canı üzerinde şekilleniyor.
Savaşa devam…
Eğer, ana stratejiniz Müslüman coğrafyada “Sünni-Şii savaşını” sürdürmek ve bu savaşın yarattığı “konrollukaos”tan yararlanmaksa, her iki cepheyi de güçlendirecek adımları atarsınız. Bakın, IŞİD’in Musul saldırısı sonrası ne oldu: 1- Bağdat’taki İran yanlısı Nuri el-Maliki gitti, ülkenin hava sahası Amerika’nın kontrolüne tekrar geçti, 2- Bağımsızlık lafını yüksek sesle dile getiren Barzani’nin karizması çizildi, Batı cephesine geçti, Batı silahlarıyla topraklarını korur hale geldi, 3- Rusya destekli Tahran-Bağdat-Şam ittifakının bölgede yükselttiği Şii Hilali’nin güçsüzlüğü ortaya çıktı, yıllardır itilip-kakılan Sünniler ilk kez bölgenin dikkate alınan aktörleri olarak kendilerini gösterdiler.
Dikkat edin, burada kazanan “bölgesel güç” yok!.. Onlar yalnız savaşıyor, ölüyor ve öldürüyorlar… Küresel güçlerin Ortadoğu’daki iki cepheyi güçlendirme stratejisi tek sonuç veriyor: Siyasi çözüm şansı kayboluyor!..
Yeni milisler…
ABD’nin IŞİD’e karşı kurduğu askeri koalisyonun yönetimi, Afganistan ve Irak savaşlarının ünlü şahin komutanı, emekli generalJohn Allen’in elinde… Bu, ABD’nin kara harekatında Özgür Suriye Ordusu’nu, peşmergeyi ve Allen’in 2006-2008 yılları arasında Irak’ta örgütlediği Amerikan yanlısı Sünni aşiretlerini kullanacağını gösteriyor. Strateji bölgeye akan yeni silahlar, eğitilen yeni milis teşkilatları demek… Siyasi değil, askeri hedef taşıyor… Pekiyi, bunu “karşı cephe”seyredecek mi? Hayır!.. Hizbullah’tan Irak’taki Şii milislere, Baas ordusundan IŞİD’e hepsi cephede güçlerini korumanın yollarını arayacak. Sonuç, bir türlü sonlanmayan bir savaş ve yeni yüzbinlerin ölümü, milyonların mülteci olmasıdır.
Yemen…Çok kritik…
Suudi Arabistan geçen yıl Mısır’daki darbeyi destekledi, bu yıl, hemen yanı başında, Yemen’de bu kez Şii güçlerin gerçekleştirdiği bir darbeyle karşılaştı.Suudi’nin asıl petrol zenginliğinin olduğu doğu bölgesinde Şii nüfus yaşıyor. Yemen’deki bu gelişmenin zincirleme olarak nasıl bir sonuç verebileceğini düşünebiliyor musunuz? Sünni radikal örgütlerin doğal destekçisi ülke kendini bir anda Şii ayaklanmasıyla karşı karşıya bulabilir.Bu, yeni bir cephe demek…Bu savaşların neresindeyiz? Hiç bi’yerinde… O zaman… İtidal…
Utanmıyorsanız, düşünün…
Yusuf Ziya’nın (Cömert) dediği gibi, sustuk… Takip ettik, perde arkasını öğrenmeye çalıştık, bildik, söylemedik… Orada 49 rehine varken, önümüze konulan mahkeme kararı değil, “kul hakkı”ndan korkumuzdu bizi susturan… Bi’şey desek, oralarda yanlış anlaşılsa, Allah göstermesin birinin saçının teline zarar gelse, bırakın bu dünyayı, ilahi sorgunun karşısında ne hesap vereceğiz?
Ama, aramızda işin orasını-burasını kurcalayanlar, masum insanların tutsaklığı üzerinden siyaset üretmeye çalışanlar, medya polemikleri yaratma peşinde olanlar da vardı, onlar susmadı…
Ne oldu üretilen bütün o komplo teorileri?.. Üzerindeki 101 günlük baskıdan bir sabaha karşı kurtulan o Başbakan’ın konuşurken zor tuttuğu göz yaşları karşısında utanmadınız mı? Alnındaki çizikle vatanına gelmiş o başkonsolosun kafasına dayanmış silah size ne anlatıyor? Bir düşünün…