Artık her şey o kadar açık ki... Merkez Bankası’nın faiz kararından önce, olası bir faiz artışı kararının- oran ne denli yüksek olursa olsun- çok işe yaramayacağını biliyorduk; bunu söyledik de... Ancak faiz artışı diye Merkez Bankası’nı köşeye sıkıştıranların amacı, yalnız faizlerin arttırılması değildi; bundan emin olun. Amaçlanan, ortodoks bir IMF reçetesini aynen uygulamaktır. Nedir ortodoks IMF reçetesi; çok basit olarak şunu söyleyelim; ekonomik ve siyasi rejiminiz ne olursa olsun-diktatörlük ya da demokrasi- asıl amaç her şeyi bir yana koyup dış borçları ödemenizdir. Bunun için eğer ki sabit kur rejimi uyguluyorsanız operasyon çok şiddetli bir devalüasyonla başlar, hemen arkasından faiz oranları yükselir ve daraltıcı para politikası üzerinize çöker; ikinci temel adım, bunu tamamlayan maliye politikasıdır. Ücretler dondurulur, bütün kamu yatırımları durur hatta devam edenler yavaşlatılır, mümkünse durdurulur. Bu reçete, bütün soğuk savaş dönemi boyunca az gelişmiş ülkelerin kabusuydu.
Türkiye, çoğunu tamamlayamadığı tam 19. Stand-By anlaşması yaptı IMF ile... Adeta Türkiye ekonomisini IMF reçeteleri yönetti. Bu süreçte sol kesim, işçiler, çalışanlar IMF karşıtı idi. Çok ilginçtir ki tam şimdi, bu IMF reçeteleri uygulansın diye ortalığa atılan arkadaşların çoğu kendini ‘solcu’ olarak tanımlıyor. Bunları medyada, üniversitede içim acıyarak izliyorum. Faiz artışını gerekli gördüler ve sevindiler, bunu saklamadılar da... Bilimsel (!) gerekçeler ürettiler. Hatta, bu yetmez daraltıcı maliye politikaları da uygulansın diyenler de oldu...
Büyük konsolidasyon
Amerikan Merkez Bankası (Fed) tahvil alımlarındaki azaltmaya devam ediyor, bu beklenen bir süreç. Ancak bu, tek başına, gelişmekte olan ülkelerdeki kaosu anlatmıyor. Fed’in hamlesi doları geçici olarak yukarı çekiyor ama dikkat ederseniz bu hamleyi tamamlayan siyasi istikrarsızlık, süreci belirleyecek gelişmekte olan üklelerde yukarı çekiliyor. Bir gelişmiş ülkeler krizi olarak başlayan 2008 büyük krizi, belli ki, gelişmekte olan ülkelere yıkılarak aşılmak isteniyor. Bunun için Fed’in başına çektiği çok boyutlu bir konsalidasyon yapılıyor... Bütün bu süreçte, gelişmekte olan ülkelerde, krizi fırsata dönüştürmeye çalışan ve önemli adımlar atan, çoğu da seçimle iş başına gelmiş iktidarların zamanının dolduğu algısı hızla yayılıyor, bunun için operasyonlar, kalkışma denemeleri yapılıyor.
Teknokrat Hükümete gidecek darbenin aşamaları
Türkiye’deki süreç çok açıktır; 2013’te başlayan ve 2014’te devam eden operasyonlar aşamalı, çok boyutlu ve çok hedeflidir. Örneğin 17 Aralık, Halkbank üzerinden, enerji ve kamu finans alanlarına saldırı ile başlamış, yeni sermaye yapılarına ve Cenevre öncesi Türkiye’nin dış politikasına saldırı ile devam etmiş, kura bağlı olarak faiz yükselsin çağrısı ile ekonominin temeline dönmüştür.
Şimdi, aynı bir IMF reçetesi maddeleri gibi devam ediyor. Örneğin Dünya Gazetesi’nde Güven Sak şunu yazdı: “Türkiye’nin iktisadi istikrar meselesini yalnızca Merkez Bankası’nın omzuna yüklememesi gerekir. Türkiye’nin hemen maliye politikasında sıkılaştırmaya gitmesi gerekmektedir. Burada yapılması gereken, hemen bir bütçe kesintileri programını devreye almaktır. (...) Cari açığın çaresi, maliye politikasının kamu tasarruflarını artırma odaklı olmasıdır. Kamu tasarruflarını artırmanın yolu ise kamu harcamalarına sınır getirmektir.” Temel sonun cari açık olduğuna göre, cari açığın çaresi de kamu tasarruflarını arttırarak olur diyor Sak... Öyle mi gerçekten; yıllardır rant ekonomisine karşı sanayileşmeyi savunduğunu biliyorum ben Güven Sak’ın...
Yalnız bir örnek vereceğim ki, önemli bir örnektir... Bizim Gaziantep’de olan OSB’lerimiz ve şu an Kilis’te kurulmakta olan iki Organize Sanayi Bölgemiz tünellerle İskendurun Limanı’na bağlanıyor. Yanılmıyorsam eskiden 3-4 saat olan bu mesefe yarım saat ya da 45 dakikaya düşmüş olacak. Bu gibi alt yapı yatırımlarının devam etmesi gerek. Türkiye’nin dış ticaret açığının en önemli kalemi-enerjiden sonra- ara malı ithalatı.
Stratejik alt yapı yatırımları dursun...
Bakın TOBB’un da destek verdiği Girdi Tedarik Stratejisi, ara malı ithalini düşürmek ve yapılacak alt yapı yatırımları ile sanayinin hem ihracatını desteklemek hem de ithalatı yerli üretimle ikame etmek hedeflerini içerir. Girdi Tedarik Stratejisi, çok önemli bir belgedir ve Ekonomi Bakanlığı yapmıştır. Eğer ki IMF reçetesi benzeri bir Maliye Politikası uygulanırsa, Girdi Tedarik Stratejisi gibi projeleri unutalım. Kaldı ki var olan halde de bunlar tam anlamıyla hayata geçirilemiyor. Yine Türkiye’nin en önemli ithalat kalemi olan enerji...2014’ten başlamak üzere bu alanda çok önemli kamu yatırımları olacaktır. Örneğin TANAP projesi, Sak’ın önerdiği maliye politikası çerçevesinde askıya alınabilir. Yine 2008 yılında yürürlüğe giren ve bugün çözüm sürecinin ekonomik ayağını oluşturan GAP Eylem Planı süreci ve Doğu yatırım planları, okullaşma projeleri ortadan kalkacaktır. Türkiye’nin batısında yeniden faiz, spekülasyon ve ranta dayalı bir ekonomi üzerimize çökecek, doğuda da yeniden savaşa dayalı yarı feodal militarist korucu ekonomisi geçerli olacaktır...
Başbakan’ın ‘B’ ve ‘C’ planları
2009 krizinden sonra 2010 yılında da Türkiye çok hızlı büyümüş ancak bu süreçte, Doğrudan Yabancı Yatırımlar, yine yaklaşan seçimleri bekleyerek durmuş, TL hızlı değer yitirmişti. O zaman şunu yazmıştım;
‘TL dolar karşısında çok hızlı değer yitiriyor. Bu da zincirin zayıf halkasının sonucu. Türkiye, yetersiz tasarruf oranını telafi edecek, cari açığına kalıcı çözüm bulacak yatırım ortamını hala sağlayamamış durumda. 2010 yılında yüksek büyümeye DYY ayak uydurmamış ve beklemiş, çünkü yaklaşan seçimler ve belirsizlik var. Ancak 2011’in başında artış var. Bu durum, şunu gösteriyor: Türkiye, hızla yeni Anayasayı yapıp, belirsizlik riskini en aza indirmeli. Kürt sorununu çözmeli ve Ortadoğu’da ki etkin dış politikasını derinleştirmeli. Ayrıca cari açığı azaltacak mikro reformlar devreye girmeli. Mesela Ekonomi Bakanlığı’nın ‘Girdi Tedarik Stratejisi’ne oldu; hayata geçiyor mu? Durum gösteriyor ki, hızlı davranmazsak dünyanın kriz girdabına hızla kendimizi kaptırabiliriz.’
Şimdi Sayın Başbakan, B ve C planı dedi. Şunu söyleyeyim; 2008’de IMF’yi kovan ve GAP Eylem Planı’nı başlatan anlayışın alternatif planları yukarıdaki gibidir. Yani KOBİ’leri, sanayiyi, ihracatı ve Anadolu’yu destekleyen acil bir eylem planı ve acil demokrasi paketleri...