Filistin sorununu gerçekleşen işgal görüntüleri ve saldırılar üzerinden okuyoruz. Gerçekte olanlar bu görüntülerden fazlası. İsrail'in işgal politikasına hukuki kılıf uydurduğu gözden kaçmamalı. Özellikle "... ama toprak sattılar" diyenlerin İsrail'in mülkiyet hukukunu nasıl yok saydığından, diğer temel hakları nasıl ihlal ettiğinden haberi yok, eminim... İsrail'in uzun bir süredir uyguladığı "mülksüzleştirme" projesinin iki temel dinamiğini bilmek gerekiyor. Bunlardan ilki Amutat Elad (Vakfı) diğeri İsrail Mülkiyet Yasaları...
İsrail'deki "Ir David Vakfı" (Amutat Elad) Kudüs bölgesinde faaliyet gösteriyor. Kurulma amacı Filistinlilerin yerleşim alanlarını Yahudileştirmek. Filistinlileri evlerinden tahliye etmek. Bunun için "arkeolojik" birtakım nedenler, imar planına dayalı sorunlar ve belediye makamları ile ortak hareket ederek kamulaştırma veya benzeri yolları gündeme getiriyor. Hiçbiri gerçek değil. Yapay nedenler üretiliyor. Ruhsatları iptal ediliyor. İmar planı sebebiyle binaları yıkılıyor. Sonrasında maliksiz kalan yerler olursa vakıf bunları alıyor. Yani satan İsrail alan Elad!..
Bir başka yolda malikten birinin hissesini almak. Zorla veya bir başka biçimde maliklerden birinin yazılı onayı alındıktan, mülkiyet devri bu vakfa sağlandıktan sonrası kolay. Ortaklığın giderilmesi yoluyla mülkün maddi gücü zaten çok olan bu vakıfta kalması sağlanıyor. Talep eden Elad, karar veren İsrail mahkemeleri...
Mahkemelerin karar vermesi için mevzuat düzeneği de hazır. İsrail'in bu konuda yayınladığı kanunlar ve emirler ile ilerliyor süreç. Belirli bölgeler "askeri amaçlı" olarak ilan edilip Filistinliler çıkarılıyor, bir süre sonra Yahudi mülkiyet hırsızları buraya yerleştirilip adına "yerleşimci" deniyor.
İsrail Gaiplerin Mülkleri Yasası hükümlerine göre, bu mülkünü terk etmiş kişinin mallarına devletçe el konuluyor. Bu mülk, -kısmen dahi olsa- İsrail'e direnen bir kişininse İsrail kendi düzenlemeleri(!) uyarınca bu taşınmaza el koyabiliyor. Bununla ilgili hukuk yolları ise tahmin edileceği üzere "etkin değil", sonuç belli.
İşgal edilmiş ama birbiri ile irtibatı olmayan alanların bağlantısının sağlanması için diğer toprakların kamulaştırılmasında "hukuki yarar" olduğu İsrail Yüksek Mahkemesince kabul edilmiş durumda!
Neresinden bakarsak bakalım bir hukuk katliamı alanıdır İsrail'in uyguladığı kurallar. Hukuki yamukluğun ve çarpıklığın; gücün hukuka dönüşmesinin tezahürüdür bu durum!
İsrail, ürettiği bu saçma durumu Filistin'in sınırlarının belirsiz olmasına dayandırıyor. Filistin diye bir devleti kabul etmiyor ve buna göre bir hukuk geliştiriyor kendince. İki devletli çözüm bu açıdan önemli. Ancak bu geriye dönük mülkiyet gasplarını ve diğer ihlalleri ortadan kaldırmayacak.
İsrail savaş suçlusu olmasının yanında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarındaki ifadeyle yüksek sayıda "mülkiyet ve adil yargılanma" konusunda hak ihlali sabıkasına sahip bir ülke.
İsrail'in hak ihlalleri bunlar değil sadece. Fiili egemenliğinde yaşayan insanların bir kısmı "insan hakları" kurallarından istifade ederken Filistinliler "askeri kurallar düzenine" tabi. Bu eşitlik ilkesinin açık bir ihlali. Filistinlilerin su ve enerji kaynaklarına ulaşması çok güç. Bu üretmelerini ve yaşamlarını etkiliyor. Sağlıklı biçimde yaşama hakkını ihlal demek bu durum. Filistinliler istedikleri gibi seyahat edemiyorlar ki bu da bir hak ihlali.
Şimdi ortada "toprak satanlar da" yok, bu anlattığım durumlara ne diyeceğiz peki?
Çok katmanlı bu durumu zihinlerden çıkarmamak gerekiyor. İsrail savaş suçlusundan fazlası!