Dünkü Star gazetesinin manşetten verdiği tek bir fotoğraf barış sürecinin anlamını, Başbakan Erdoğan’ın Diyarbakır, Bismil ve Ergani’de verdiği mesajların önemini hiçbir tartışmaya yer bırakmayacak şekilde ortaya koyuyordu. Anadolu Ajansı’ndan Kayhan Özer’in çektiği ve Star’ın okuyucularıyla paylaşmayı uygun gördüğü fotoğrafta Erganili bir genç gözyaşlarıyla Başbakan’dan barış istiyordu.
Keşke aynı fotoğrafı daha çok gazete manşetlerine taşısaydı da Türkiye’nin tuzu kuruları Diyarbakır’da olan bitenin anlamını daha iyi anlayabilselerdi. Yıllardır birer istatistik gibi gördükleri ölen ve sakat kalan insan sayılarının aslında bu genç insan gibi etten, kemikten ve duygudan oluştuğunu, ölen her gençle birlikte ailelerin, ocakların çöktüğünü idrak edebilselerdi.
Belki o zaman Diyarbakır’da yaşanan tarihi olayı amalarla sıfatlamaktan kurtulurlar, okuyucularına, dinleyicilerine, seyircilerine kendi kurgusal gerçeklikleri üstünden değerlendirme yapmazlardı. “Çok iyiydi ama PKK ile görüşmeden bu iş olmaz. Çok iyiydi ama Kürtleri bölerek bir yere varamazsınız. Çok iyiydi ama bakalım bundan sonrası ne olacak?” demezlerdi.
***
Gerçi büyük bir olasılıkla ne bu resim, ne de bir başkası onların fikirlerini değiştirmelerine yol açmazdı. Onlar, sanki böylesine köklü bir sosyal-sismik değişim kolayca olurmuş gibi, yine muhatap tayin etmeyi, hiç bilmedikleri ve aslında ilgilenmedikleri bir coğrafya ve halk konusunda ahkam kesmeyi sürdürürlerdi. Yapılanın yetersiz olduğunu söylerlerdi.
Diyarbakır buluşmasının öncesinin konusu seçim yatırımıydı. Belediye ziyareti seçim yatırımı iddiasını yıkınca, buluşma sonrasında “ama”lamalar başladı. Maksat yapılan işin büyüklüğüne gölge düşürmek, insanların kafasına bir kez daha soru işaretleri sokmaktı. Böylece Kürt sorunun çözülemeyeceği anlayışı bilerek ya da bilmeyerek hortlatılmaya çalışılmaktaydı.
Diyebilirsiniz ki onlar samimiyetle analiz yapıyorlar, gördüklerini, hissettiklerini, tespitlerini bizlerle paylaşıyorlar. Olabilir. Ancak sosyal bilimlerde tespitler sadece açıklayıcı değil aynı zamanda kurucu ve kurgulayıcı bir nitelik de içerir. Doğa bilimlerinde suyun 100 derecede buharlaştığını tespit ettiğinizde ve bunu söylediğinizde su, siz söylüyorsunuz diye buharlaşmaz.
Suyun buharlaşması için belli şartların oluşması ve sıcaklığın 100 dereceye ulaşması gerekir. Sosyal alanda ise tespitleriniz ve önermeleriniz de tespit ettiğiniz durumun oluşmasına katkıda bulunur. Sizin masum gibi görünen bir tespitiniz, toplumun hareketlenmesine, şartların oluşmasına, daha önce gözlemleyerek belirlemiş olduğunuz bir olayın yeniden yaşanmasına neden olur.
***
Başka bir deyişle sosyal alanda gözlemci masum değildir. Yazısıyla, sözüyle gözlemlediği olguyu etkiler, tespitleriyle şekillendirir. Böylesine tarihi bir kırılma noktasını bile önemsiz gösterme, ondan da önemlisi önemsizleştirme potansiyeline sahiptir. Amalarla, ancaklarla, seçim kampanyası yakıştırmalarıyla süreci hafife almaya çalışır.
Benim inancı ya da siyasi duruşu yüzünden Kürt sorununun çözülmesine karşı çıkanlara ya da baştan itibaren bu şekilde çözülemeyeceğini söyleyenlere itirazım yok. İtirazım çözümü destekliyormuş gibi gözüküp de bu tarihi buluşmayı önemsizleştirmeye çalışanlara. Sanki daha iyi bir çözüm formülleri varmış da o formül kullanılmıyormuş gibi yapanlara.
Evet, Kürt sorununun da, Türk sorununun da çözülmesi için daha çok şey yapılması gerektiği doğru. Kürtlerin haklı taleplerinin çoğu da henüz yerine getirilmedi. Ama Diyarbakır buluşması ya da Ergani ve Bismil konuşması bunlara alternatif değildi ki. Geçtiğimiz hafta sonu yaşananlar sadece bir başlangıçtı. Zaten o başlangıcı yapan da bunun bir başlangıç olduğunun altını çizdi...