Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, önceki gün Malazgirt’te söyledi “Türkiye’nin Türkiye’den ibaret olmadığını”.
“Bizim medeniyetimiz bir fetih medeniyetidir. En büyük fethimiz gönüllerin fethidir. Kaç asır geçerse geçsin varlığımız bu sayede devam ediyor” dedi.
Sadece tarih coğrafyası değildi kastettiği, gönül ve ‘vicdan coğrafyası’ydı da…
Tarih, gönül ve vicdan bağı hem hem başka milletlerin Türkiye’ye duyduğu yakınlığı ifade ediyor;
Hem de Türkiye’den çıkıp başka ülkelerde olağanüstü başarılara imza atmış insanlarımızın Türkiye ile olan bağlarını.
Bunun en çarpıcı örneklerinden biri Nobel Kimya Ödülü’nü kazanan Prof. Aziz Sancar’la tatmıştık.
Bir başka örneğini, geçtiğimiz cumartesi gecesi TRT Haber kanalında izledim.
Prof. Dr. Nejat Veziroğlu ile yapılan bir belgesel röportaj, ‘Uzaktaki Başarılar’ dizisinin ilk bölümü olarak yayınlandı.
Veziroğlu, 1924’te Üsküdar’da doğmuş; İzmir Karşıyaka Cumhuriyet İlkokulu, İstanbul Pertevniyal Lisesi ve İTÜ’de okumuş, yani ‘devlet okullarında’…
1942 yılında Avrupa 2. Dünya Savaşı’nın içindeyken, genç Türkiye Cumhuriyeti, onu ‘Sümerbank bursu’ ile Londra’ya öğrenci olarak göndermiş.
19 yaşında, Avrupa’daki savaş nedeniyle Ankara'dan Halep-Beyrut-Kahire-Güney Afrika üzerinden İngiltere’ye gitmiş.
Imperial Kolej’i bitirmiş, Londra Üniversitesi’nde doktora yapmış.
Türkiye’ye dönmüş, Toprak Mahsulleri Ofisi’nde çalışarak ‘burs borcu’nu ödemiş.
1953’te aile şirketine geçmiş ve İstanbul Boğaziçi Köprüsü ihalesine 25 milyon dolar teklif vermiş, ancak ihale 1960 darbesi nedeniyle iptal edilmiş. (Köprü 20 yıl gecikmeyle 1973’te, İngiliz-Alman şirketleri tarafından ve ‘2 milyar 80 milyon liraya’ yapıldı.)
Bu sırada Miami Üniversitesi'nden teklif almış ve ABD’ye gitmiş.
Hayatını adayacağı ‘Hidrojen enerjisi’ ile orada tanışmış.
Mars'a gidecek hidrojen motorlu roketler üzerinde çalışmış, ‘Temiz Enerji Araştırma Enstitüsü’nü kurmuş, uluslar arası konferanslar başlatmış, Uluslararası Hidrojen Enerjisi Teknolojileri Konseyi’ne başkan seçilmiş; Birleşmiş Milletler’e bu alanda danışmanlık yapmış ve İstanbul’da Uluslararası Hidrojen Enerjisi Teknolojileri Merkezi’nin kuruluşunu sağlamış.
1974’te aldığı Türkiye Cumhurbaşkanlığı Bilim Ödülü de dahil, ABD’den Rusya ve Çin’e kadar çok sayıda ülkeden ödül ve madalyalar almış.
2000’de Nobel’e aday gösterilmiş.
45 yıldır hidrojen enerjisi Veziroğlu’nun adıyla birlikte anılıyor.
Ve o 94 yaşında hala ‘çalışıyor’…
ABD ve dünya için Veziroğlu bir ‘Amerikalı bilimadamı’…
Ama onun kalbi ‘Türkiye’ için atıyor.
Belgeselin sonunda anlattığı hatırayı gözlerim dolarak izledim:
“Beni Arjantin’de konuşma yapmak için davet ettiler. ABD Dışişleri Bakanlığı’ndan aradılar. ‘Dr. Veziroğlu, Malvinas harbinden (1982 Falkland Savaşı, İspanyolca La guerra de las Malvinas) beri hiçbir Amerikalı Arjantin’e davet edilmemişti. İlk defa sizi davet ediyorlar. Bu bizim için çok önemli. Sizi Buenos Aires’te bizim ataşemiz karşılayacak, sizi biz ağırlayacağız’ dediler. Ee… dedim. Ama ben Amerikalı değilim ki, Türk'üm!”
***
Prof. Veziroğlu, halen Türkiye’yi Hidrojen enerjisi teknolojileri üzerinde çalışmaya teşvik ediyor. Yeterli olmasa da karşılık buluyor. Zira bu yazıyı yazmadan önce Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi’nde ‘Prof. Dr. Turhan Nejat Veziroğlu Temiz Enerji Uygulama ve Araştırma Merkezi’ kurulduğunu gördüm.
Şehit Halisdemir’in adıyla yan yana ‘yakışmış’…
“Ben Türk’üm” diyecek yeni Veziroğlu’lar yetiştirmelerini dilerim.
Bir hakkı daha teslim edelim;
Belgeselin fikir babası/yapımcısı Metin Kalkavan’a ve böylesi ‘isabetli’ bir zamanlamayla yayınlayan TRT Haber’e teşekkürler.