Başından bu yana gündemden düşmeyen Beştepe Sarayı’na seçim döneminde yeni bir fonksiyon yüklendi ve müflis muhalefetin kaynak kaçamağı haline geldi.
Bu saray olamasaydı operasyon medyası sayfalarını neyle dolduracaktı ve muhalefet, kaynağı nerden bulacaktı bilmiyorum...
***
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın TRT’deki programına davet alınca, iki konuyu mutlaka sormaya karar verdim.
1- Gerçekten yetkilerinizi arttırmak için mi başkanlık sistemini bu kadar çok istiyorsunuz?
2- Beştepe Sarayı’nda altın kaplama klozet mi kullanıyorsunuz?..
Nitekim sordum...
Özellikle klozet sorusuna çok kızdı ve iddiaların doğruluğunun tespiti halinde cumhurbaşkanlığını bırakacağını canlı yayında duyurdu.
Ve programdan hemen sonra Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Fahri Kasırga’ya “Sabahleyin Kılıçdaroğlu’nu saraya davet etmesi” talimatını verdi.
“Efendim, ‘Klozetleri sabaha kadar değiştirmişler’ diyebilir” şeklindeki bir hatırlatma üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan “Bu gece de gelebilir” şeklinde cevap verdi.
Sayın Kılıçdaroğlu cevabını yine CNN Türk’ten verdi.
Çetin ceviz gazetecilerin (!), “Siz sarayı kastetmemiştiniz galiba” şeklindeki ısrarlarına dayanamayarak “Ben sarayı kastetmedim, o üzerine alınmış” dedi.
O ‘çark’ etti, ben müfteri oldum!
Kılıçdaroğlu meydanlarda söylediğini stüdyoda inkar edince ben müfteri durumuna düşmüştüm ve zembereği boşalan kurulmuş kuvvetlerin hücumuna uğradım.
Neyse ki 24 kanalı, “Sen paraları saraya harcadın, asgari ücretliyi düşünemezsin. Sen artık tuvalete giderken bile altın klozetli tuvalet kullanıyorsun...” diye bas bas bağıran görüntüleri yayınladı da linçten kurtulduk...
Bu arada bu görüntüleri izleyince Sayın Kılıçdaroğlu’na haksızlık yaptığımı fark ettim; özür dilerim!..
Çünkü ben, “Altın kaplama klozet...” dediğini aktarmıştım, oysa kendileri ‘dümdük’ “altın klozet” demişler...
Çok değerli ve sorgulayıcı (!) meslektaşlarımızın yoğun gayretleri de Sayın Kılıçdaroğlu’nu, klozet batağından çıkarmaya yetmemişti.
Niyet hayır değilse akîbet vahimdir...
Allah kimseyi şaşırtmasın. Kılavuzu karga olanın yolu klozette biter...
Bu seçimde AK Parti’den (ve dolayısıyla da Erdoğan’dan) kurtulma hayaline kapılan CHP, paralel öfkenin rüzgarıyla klozete savruldu.
“Benim adım Kemal, sözüm söz” dışında bir siyaset üretemez; gerçekten alternatif olmayı beceremezseniz, böyle ucuz operasyonlara yem olursunuz.
Eski Türkiye’nin ideoloji tüccarı meslek odaları üretiyor, paralel örgüt pazarlıyor ve zavallı Kılıçdaroğlu da bu ucuz palavraları miting malzemesi yapıyor.
Bu minval üzere kurulu bir kısır döngü içerisinde aylardır sarayın üzerinde tepiniyor, art niyetli saçma gündemlerinin millet tarafından da ciddiye alındığını zannediyorlar.
Üç kuruşluk ülkelerde çok daha görkemli saraylarda ağırlandık.
Siz de ordaydınız...
Sanki Erdoğan, bu külliyeyi yanında götürüyor...
Aslında, Türkiye’yi eziklikten kurtardığı için teşekkürü hak ediyor.
Bunu da görün saray simsarları...
Siz ‘saray’ mı dediniz... Alın size saray...
Hem de devletin değil, paralel duruşundan dolayı devletin mağdur ettiği (!) bir garibanın!..
Öyle sıradan bir kompleks zannetmeyin, biraz yakından inceleyin.
Ama halka açık değil, STAR’dan okuyun; sakın İncek’e gitmeyin.
***
O meraklı mimar hanımefendi ve o ‘araştırmacı gazeteciler cumhuriyeti’ acaba biraz da bu ‘saklı saray’ı inceleyebilirler mi?
Kim yaptırmış, nasıl yaptırmış, kim için yapılmış?
Havuzlarının sıcak su gideri ne kadarmış?..
Ne gibi diplomatik ve stratejik özellikleri varmış...
Ve ‘altın’ düşkünü Sayın Kılıçdaroğlu... Ankara’ya yolunuz düşerse uğramanızı tavsiye ederim.
Çünkü bu sarayın sadece klozetleri değil tamamı ‘altın’dan...