Cafer Panahi’nin ev hapsinde çektiği ikinci filmden Soderbergh ve Van Sant ustaların yeni yapımlarına dek Altın Ayı için heyecanlı bir yarışma sinemaseverleri bekliyor.
Berlin Film Festivali 7 – 17 Şubat tarihleri arasında gerçekleştirilecek 63. Organizasyonunda sürprizlerle dolu! Açılış filmi The Grandmaster’ın yönetmeni Wong Kar Wai’nin başkanlığını yapacağı jüri hoş sürprizlerle dolu Altın Ayı adaylarını değerlendirecek. O hoş sürprizler arasında Türkiye yapımı yok ama Reha Erdem’in Jin’i Generation’da Kristal Ayı, Köken Ergun’un Aşura’sı kısa film dalında Altın Ayı için yarışacak. Uğur Yücel’in Soğuk ve Aslı Özge’nin Hayatboyu adlı filmleri de prestijli Panorama bölümüne seçildi.
Berlinale, babası Türk asıllı Alman yönetmen Thomas Arslan’ın Gold / Altın adlı filmini de Altın Ayı yarışına dahil etti. Başrollerini Christian Petzold’un gözdesi Barbara filmiyle göz kamaştıran Nina Hoss ve Avrupa sanat sinemasının yıldızı Lars Rudolph’un paylaştığı film Kanada Klondike’daki altına hücum döneminde geçen bir western! Arslan’ın ilk filmi Dealer’dan son filmi Im Schatten’a dek bütün yapımları da Berlinale’de gösterildi.
Bu yılın filmlerinden birine şimdiden sinemaseverlerin cesaret ve özgürlük ödülünü verdik gitti! Birkaç ay önce Abbas Kiarostami bir söyleşisinde Cafer Panahi’nin Bu Bir Film Değildir’in ardından ev hapsinde bir film daha çektiğini söylediğinde kulaklarımıza inanamamıştık. Ama o film tamamlandı ve Altın Ayı için yarışacağı açıklandı. Girdiği her yarışmadan ödülle ayrılmaya alışık olan Panahi, Kambozia Partovi ile birlikte yaptığı Parde / Perde ile peşinen favori sayılabilir.
Steven Soderbergh ve Gus Van Sant’in, iki Altın Palmiyeli yönetmenin Cannes yerine Berlin’de yarışması da bir sürpriz. Star kadrolu filmlerinin erken vizyona girmesi avantaj sağladı Berlinale’ye. Soderbergh’ün filmine adını verdiği Side Effects / Yan Etkiler kocasının hapisten çıkma tarihi yaklaşan bir kadının (Catherine Zeta-Jones) artan kaygılarını bastırmak için aldığı sakinleştirici ilaçlar! Van Sant’in doğal gaz çıkarma yöntemi fracking üzerinden enerji endüstrisini ve ABD’deki tarım toplumlarının ekonomik çöküşünü eleştirdiği Promised Land / Vaadedilmiş Toprak, Berlin’in geleneksel politik atmosferine denk düşecek. Filmin, yapımcısı ve başrol oyuncusu Matt Damon.
Kadın karakter odaklı filmler şu an itibariyle çoğunlukta öte yandan Altın Ayı adaylarından sadece iki tanesinin yönetmeni kadın. Belki kalan filmler de açıklandığında bu sayı yükselir… Onlardan Pia Marais, doğduğu ülke Güney Afrika’da geçen bir öykü anlatıyor Layla Foure’de. Çocuğunu tek başına büyütmekte olan Layla’nın yalan makinesi operatörü olarak iş bulmasını ama içinde bulundukları güvensizlik ortamında onun da bir şüpheli haline gelmesini konu alıyor, bu film.
Senarist, yönetmen ve oyuncu sıfatlarını taşıyan Emmanuelle Bercot, Cannes Film Festivali’nde Jüri Ödülü kazanan Polisse’in ortak yazarı olarak yapmıştı son çıkışını. Berlin’e seçilen üç Fransız filminden biri olan Elle s’en va / Çekip Gidiyor’da sevgilisinin aniden terk ettiği, aile restoranı da darboğaza giren altmış yaşlarındaki Bettie’nin (Catherine Deneuve) “kaçış” yolculuğunda hayatının olumlu yönde değişmesini konu alıyor.
Fransız sineması adeta Cannes’daymışçasına iddialı; 14 film arasında şimdiden üç Fransız yapımı var! Biri de mizantropik filmleriyle tuhaf bir başarı elde eden Bruno Dumont’un Camille Claudel 1915’i. Ailesi tarafından bir akıl hastanesine yatırılan ve heykel yapamayan ünlü sanatçının (Juliette Binoche), şair ağabeyi Paul Claudel’i bekleyişini anlatıyor.
Bosna’daki barış güçlerinin “işe yaramazlığı” üzerine bir hiciv olan Tarafsız Bölge ile Yabancı Dilde En İyi Film Oscar’ı kazanan Danis Tanoviç de yukarıdaki örnekler misali kadın karaktere odaklı bir filmle yarışıyor: İki çocuk annesi Senada’nın sağlık sigortası olmadığı için üçüncü hamileliğinde kanama geçirip 500 Avro bulamadığı için, hastanede tedavi edilmeden eve gönderilmesi üzerine gelişen olayları izleyeceğiz.
Ulrich Seidl Cannes’da Cennet: Aşk ile başlayıp Venedik’te Cennet: Merhamet ile devam ettirdiği Cennet Üçlemesini Berlin’de Cennet: Umut ile sonlandırıyor. Kadın ve cinsellik temalarına hazmı zor bir hicivle yaklaşan filmlerinin film festivallerinin Grand Slam’ını yapması hayatının şansı olsa gerek…
Avrupa’dan Bille August gibi bir ustanın Night Train to Lisbon (Lizbon’a Gece Treni) misali bir büyük ortak yapımının yanı sıra Kazak yönetmen Emir Baigazin’in ilk filmi Uroki Garmonii / Armoni Dersleri ile Altın Ayı’ya aday olabilmesi de yılın hoş sürprizlerinden.
Tırmanışta olan genç Şili sinemasından Sebastian Lelio’nun Gloria adlı filmi görenlere bakılırsa oldukça iddialı. Romanya efsanesi Şeref Madalyası ile hatırladığımız Călin Peter Netzer’in Pozitia Copilului / Çocuğun Pozu ; Güney Kore efsanesi ise Hong Sang Soo’nun Nugu-ui Ttal-do Anin Haewon / Haewon Kimsenin Kızı Değil ile devam ediyor. Aslında Hong, her filmiyle bir ana festivale seçilerek kendi efsanesini yarattı. Güney Kore’den birçok yeni film Panorama bölümünde gösterime sunulacak.
Berlinale, Panorama Dokumente’nin birbirinden ilginç belgeselleri, Forum’un genç sinemaya odaklı filmleri, Forum Expanded’ın deneysel çalışmaları, Generation’ın duyarlı yaklaşımı, Culinary Cinema’nın gastronomiyi filmlerle, şefleri yönetmenlerle buluşturan lezzeti, EFM – Avrupa Film Marketi’nin cazip iş potansiyeliyle ve başka birçok etkinliğiyle Şubat ayının buzlarını eritecek, yine.