Türkiye’nin doğası hala bozulmamış, tarihi korunmuş, şiirsel güzellikteki köşelerinden Köyceğiz’de bir festival heyecanı daha yaşanıyor. 8. Kaunos Altın Aslan Türk Filmleri Festivali 24 - 30 Ağustos tarihleri arasında düzenlenecek. Yarışmasız ve rekabetsiz dolayısıyla stressiz bir sinema buluşması Köyceğiz’de yaşanan... Bir tür açıkhava “Cennet Sineması”! Türkiye sinemasında son dönemin gözde filmlerinin ve Yeşilçam nostaljisi yaratan yapımların geceleri Köyceğiz Meydanı’nda binden fazla izleyiciye gösterildiği, hakiki bir şenlik. Üstelik filmlerin yaratıcı ekipleri de izleyiciyle buluşuyor, söyleşiyor...
24 Ağustos’taki açılış gecesinde Köyceğiz halkının yanı sıra Dalyan, Dalaman ve civar yerleşimlerden gelen izleyiciler sanırım hep bir ağızdan “Yeşilmişik” diye bağıracaklar. Hem Yeni Türkü konser verecek hem Yüksel Aksu’nun “Entelköy Efeköy’e Karşı” adlı filmi gösterilecek! 35. yılını 2012’de kutlayan Yeni Türkü’nün protest tavrının altında her daim bir yeşil politika da oldu. İnsan ve doğa ilişkisinin vurgulandığı, yozlaşmanın hüzünle eleştirildiği, Akdenizli olmanın, aşkı ve isyanı Akdenizli gibi yaşamanın her şarkısından duyulduğu Yeni Türkü konseri ile açılış filmi pek güzel örtüşmüş.
“Entelköy Efeköy’e Karşı”da Yüksel Aksu da yerel değerlerine sahip çıkmayan, moderniteye kısa günün karı gözüyle bakan köylüyle şehir hayatından kaçan entelektüellerin doğaya dönüş ideallerinin çatışmasını mizahla konu alıyor. Köyceğiz Gölü ve çevresi, Dalyan ve İztuzu Plajı tatlı su kaynaklarıyla beslenen bereketli florası, eşsiz sığla ormanları, caretta caretta cinsi su kaplumbağaları başta olmak üzere zengin faunasıyla şahane bir coğrafya. Yerlilerinin büyük ölçüde çevre bilincine sahip olması sayesinde oldukça da korunmuş bir yer... Bu nedenle açılış konserini veren topluluk ve filmin yaklaşımıyla açılış ambiyansının beslenmesi yerinde olmuş.
***
8. Kaunos Altın Aslan Türk Filmleri Festivali’nin programında bu yıl iki hiciv daha var, ama daha siyasi kanattan: Onur Ünlü’nün “Celal Tan ve Ailesinin Aşırı Acıklı Hikayesi” ile Osman Sınav’ın “Uzun Hikaye”si. Her iki film de cumhuriyetimizin bir türlü demokrasiye geçemeyişinin tarihi kökenlerinden kesit sunuyor. “Çanakkale Yolun Sonu” ise Hollywood usulü büyük prodüksiyonlara özenen, kahramanlık destanı formülü üzerinden ilerleyen bir ticari sinema örneği.
Ülke kadınlarının en ağır trajedilerinden birinin, aile içi tecavüzlerin ele alındığı “Gözetleme Kulesi” Pelin Esmer’e geçen yıl Adana Altın Koza Film Festivali’nde En İyi Yönetmen Ödülü kazandıran “Gözetleme Kulesi” oldukça yetkin bir film...
2012’nin en iyi filmlerinden iki tanesi de Kaunos Altın Aslan programında yer alıyor: “Yük” ve “Zerre”. Erden Kıral’ın filmografisinin en iyi yapımlarından biri olarak kabul edebileceğimiz “Yük” Sisifos efsanesiyle sıra dışı bir aşk üçgenini harmanlayan, olay ve karakterler hakkında bütün detayları sergilemeyip gizemini koruyarak öyküsünü görsel biçemiyle anlatabilen bir film. Avrupa sinemasını Avrupa sineması yapan auteur geleneğini sürdürüyor.
Erdem Tepegöz’ün ilk uzun metrajlı filmi “Zerre” de şaşılacak olgunlukta bir sinema diline sahip. Tarlabaşı’nda yıkım sırasını bekleyen harap bir dairede, annesi ve konuşamayan çocuğuyla birlikte zor zar geçimini sağlamaya, onurunu koruyarak ekmeğini kazanmaya çalışan bir kadının mücadelesine odaklanıyor. Bu kadının çileli hayatından bir kesiti ve yaşadığı sosyal çevreyi hipergerçekçi bir yaklaşımla ele alırken kurduğu diyalektiği, onun temsil ettiği direniş ruhuyla ve varlığının kutsallığıyla destekliyor.
Altın Aslan 8. kükrerken Türkiye sinemasının iki değerli oyuncusu Aytaç Arman ve Nilüfer Aydan ile yönetmen Ali Özgentürk’e de onur ödülleri veriyor. Onların filmleri de Köyceğiz gecelerine tatlı bir nostalji yaşatacaktır.