Suudi Arabistan ile İran arasındaki anlaşmazlıkların son dönemde daha da artması sonucunda diplomatik ilişkiler kesilmiş, bu gelişme başta Suriye ve Irak sorunlarının geleceği olmak üzere tüm Ortadoğu’nun kaderi bakımından endişe verici bir durum yaratmıştı.
Cenevre’de Suriye’nin geleceği için bir araya gelenlerin, zorlu bir zeminde müzakere yapma nedenlerinden birisinin de bu olduğu söylenebilir. Dolayısıyla İran ile Suudi Arabistan arasındaki ilişkilerin niteliği ile Suriye sorunu arasında doğrudan bir bağlantı söz konusu. Her ne kadar Ortadoğu’nun kaderi konusunda Rusya ile ABD adeta esas karar verici rolüne soyunmuş ve bölgedeki devletleri ikame etme, onların yerine geçme yöntemine başvurmuşlarsa da, İran ve Suudi Arabistan’ın oyunun tümüyle dışında kalma niyetleri olmadığı belirtilmeli.
Suudi Arabistan ve İran’ın doğrudan Suriye konusunda uzlaşmalarını beklemek kolay değil; ancak dolaylı olarak uzlaşabilecekleri konular olabilir. Bu da meseleyi çok daha geniş bir coğrafyadan görmeyi gerektirir.
Anlaşıldığı kadarıyla ikisi arasında bir diyalog kurulması gerektiğini ve tarafları ikna edecek çözümler için de hem Suriye hem de Suriye dışı alanlara bakmak gerektiğini fark eden ülkeler var; onlardan birisi de Almanya.
Arabuluculuk
Almanya dışişleri bakanı, bu iki ülke arasında bir tür arabuluculuk yapma arzusuyla Ortadoğu turuna çıktı. İki ülkeyi aynı çizgiye yaklaştırmak hiç kolay değil; ancak Almanya’nın iki ülkeyle olan özel ve tercihli ekonomik ilişkileri ve her iki tarafa eşit yakınlıkta gibi görünen pozisyonu, belki bir etki yaratabilir.
Bununla birlikte, belki de Almanya açısından arabuluculuk girişiminin bizzat kendisi, arayı bulma beklentisinden daha önemli görülüyordur. Malum, Suudi Arabistan ile İran’ın diplomatik ilişkileri donmuş vaziyette; yani iki ülke birbiriyle konuşmuyor. Birbirleri ile iletişimleri yoksa, Almanya’nın her birini tek tek farklı vaatlerle ikna etmesi daha kolay olabilir. Öngörmek şimdiden pek mümkün değil ama muhtemelen bu vaatlerin ekonomi ve ticaretle çok yakından ilişkisi olur.
Suudi Arabistan ve İran, Almanya’nın önerilerine olumlu yanıt verirler ise bunun iki ülke arasında bir diyaloga karşılık geleceğinin garantisi olmaz; ama Almanya’nın ekonomik ve hatta stratejik avantajına sonuçlar vereceği tahmin edilebilir.
Doğru zamanlama
Almanya’nın kendisi adına son derece doğru bir zamanlamayla atağa geçtiğini belirtmek ve tebrik etmek gerekiyor. İki ülke arasında diyalog kurulsun ya da kurulmasın, bu girişim Almanya’nın her ikisinde de güçlü bir muhatap olarak kabul edildiğini gösterir.
Söz konusu girişim, aynı zamanda Almanya’nın Ortadoğu’da ABD-Rus dengesinin dengeleyici olmaya aday olduğunu da gösterir. İran ile Suudi Arabistan arasındaki gerginliğin dozunu düşürmeyi istemek demek, daha esnek, kamplaşmamış, Rusya’dan ya da ABD’den yana devletler-halklar dizgisinin sert çizgilerle ayrılmadığı bir Ortadoğu demek. Böyle bir Ortadoğu’nun Almanya’ya daha rahat alan kazandırabileceğini söylemek yanlış olmaz.
Bu arada Almanya’da Türkiye’nin bir yandan DAEŞ ile PKK terörü, öte yandan Rusya askeri tacizleriyle kendi sınırlarının içine yoğunlaştığı; böylece Suriye’de alan boşalttığı algısı da olmalı. Zira Almanya, Rusya ve hele ki ABD’nin kendisine alan açmak için geri çekilmeyeceklerini bilir; ancak kendisiyle birlikte planlama yapmaktan kaçınmayacaklarını da.
Zaten başarı da burada gizli. Bugün uygun zamanda uygun bir girişim yapabilmek için, önceden koşulları bu adımı atmaya uygun hale getirmek gerekir.