CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun üç günlük Almanya ve Avusturya ziyareti iki açıdan çok manidar.
Birincisi, yerel seçim öncesinde aday tespit çalışmalarının en yoğun olduğu günlerde ana muhalefet partisinin yurt dışı gezisine zaman ayırması izaha muhtaç.
İyi Parti ile ittifak görüşmelerinin henüz sonlandırılmadığı kritik günlerde, önemli illerin adaylarının belirleneceği seçim çalışmalarını bırakıp yapılan bu ziyaretin aciliyeti nedir?
Bu sorunun cevabı henüz verilmiş değil.
İkincisi, CHP’nin HDP ile açıktan bir ittifak sıkıntısı yaşadığı sırada Almanya üzerinden dolanıp PKK elebaşlarına mesajlar vermesi dikkatlerden kaçmadı.
Kılıçdaroğlu’nun ziyareti Türkiye-Almanya ilişkileri ile ilgili değil. Doğrudan PKK’ya destek veren ve Kılıçdaroğlu gibi “Dersimli” oldukları söylenen (bu iddia hakkında bir haftadır açıklama yapılmadı) Alman milletvekilleri ile basına kapalı görüşmelerden söz ediyoruz.
Bir hatırlayalım CHP Genel Başkanının görüştüğü isimleri:
Sevim Dağdelen: Alman Sol Parti Federal Meclis Grubu Başkan Yardımcısı. Almanya’da terör örgütü PKK’ya yönelik yasağın kalkması için çaba gösteriyor.
Dağdelen, yaklaşık bir yıl önce Federal Meclis’te kürsüde yaptığı bir konuşma sırasında terör örgütü YPG/PKK'ya ait sembolü açarak örgütün propagandasını yapmıştı.
Almanya doğumlu olan ve 2005’ten bu yana Sol Parti adına Federal Meclis’te bulunan Dağdelen, 2 yıl önce katıldığı bir Alman televizyon kanalında da ülkede 1993’ten beri faaliyetleri yasaklanan PKK’nın terör örgütü olmadığını savunmuştu.
Türkiye karşıtı politikalarıyla bilinen Dağdelen, Almanya’nın Türkiye’ye silah satışına ve Türkiye’nin AB ile yaptığı müzakerelerine karşı çıkıyor.
Dağdelen 2013’teki Gezi Park’ı eylemlerine de destek vermişti.
Gökay Akbulut: Alman Sol Parti milletvekili. PKK’ya destek veren Alman derneklerine yakınlığıyla biliniyor.
Helin Evrim Sommer: O da Alman Sol Parti milletvekili. Türkiye’nin düzenlediği Zeytin Dalı Harekâtı’na karşı çıkmıştı.
Kapalı kapılar ardında yapılan görüşmelerde eğer HDP ile pazarlık yapılmadıysa, Kılıçdaroğlu dürüstçe açıklamalıdır. Zira bu hafta Meclis’te partisinin Grup Toplantısında söyledi: “Ben, bu dünyada da, ahrette de hesap vermesini bilen birisiyim.”
Bu çok büyük laf. Hele ahrette hesap verme noktasında böyle rahat konuşmayı, ulemadan bile yapan olmamışken…
Zamanı manidar Almanya gezisinin muhatapları PKK işbirlikçileri. Hepsi siyasî hayatlarını Türkiye düşmanlığı ile geçirmiş isimler. Kılıçdaroğlu bu isimlerle görüşmeyi, tam da HDP ile gizli saklı bir ittifakı nasıl kotarabilecekleri sıkıntısını yaşarken yapıyor.
Dün Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, cuma namazı sonrası gazetecilerin sorularını cevaplarken dikkat çekici bir konuya işaret etti:
“Cumhur İttifakı'nda bizim birbirimize karşı olan dayanışmamızı, birbirimizle geleceğe olan yürüyüşteki hassasiyetlerimizi kıskanan bazı oluşumlar var. Bu oluşumların içerisinde her an değişik birçok şeyler olabiliyor. Bunun başında ana muhalefet var, bunun yanında dağdaki terör örgütünü yanına alanlar var. Biz Cumhur İttifakı'nı bozdurmamak noktasında kararlıyız. Hele hele bu yerel seçim, ülkemiz için ciddi manada yedi düvelin ülkemize milletimize saldırdığı bir dönemde büyük önem arz ediyor…”
31 Mart seçimleri, FETÖ tezgâhlarının sahaya sürülmesi ile her geçen gün daha da iyi anlaşılacak ki, seçim olmanın çok ötesinde yedi düvelle mücadelede tarihî bir dönüm noktasıdır.