Almanya’daki Yeşiller Partisi Eş Başkanı Cem Özdemir “Herkes elini vicdanına koysun” demiş. Geçtiğimiz günlerde Federal Meclis’ten geçirdikleri “Ermeni soykırımı” kararı hakkında.
Bunu “vicdan” üzerinden temellendirmeye kalkması, derin bir suçluluk kompleksi olduğu kadar, pervasız bir çifte standart! Kompleks zira; zihinlerine kazınmış “holokost” faili olmanın ağır yüküyle konuşuyorlar. Evet biz, 2. Dünya Savaşı’nda büyük bir insanlık suçu işledik ama bakın başka işlenmiş insanlık suçları da var diyebilmenin kendilerince vicdan rahatlatıcı, suç hafifletici bir durum olduğu yanılgısındalar... Ayrıca “vicdan”dan hiç bahsetmesin, aynı Almanya’nın yaşamakta olduğumuz mülteci krizinde, demirden kapılarını, mazlumların yüzüne nasıl da gacırdatarak kapattığını hepimiz biliyoruz... Ve elbette çifte standart; Özdemir’in tabiriyle “Suriye çöllerinde” ölüme terk edilenler, faciayı 1915’te yaşadıklarında “soykırım” olurken, 2016’da yaşanmakta olanlarsa önemli değildir, soyları kırılabilir, hiçbir şey olmaz, vicdan da gerekmez sonucu çıkıyor...
Almanya 2016’da işlediği bu aşikar insanlık suçunu örtbas etmek için, 1915’e sarılıyor. Üstelik bunu tarihi bilinç, insani yüzleşme, hakikat arayışı veya vicdani sorumluluk için de yapmıyor. “Almanya İçin Alternatif” adlı ırkçı partinin yükselişe geçen oy tabanını kontrol edebilmek adına alınmış politik bir manevra ile karşı karşıyayız...
Almanya İçin Alternatif Partisi, mülteci karşıtı, yabancı düşmanı, ırkçı tezleriyle ön plana çıkarken, kamuoyunda ciddi bir yükselişe de imza atıyor. Irkçı partinin oylarını yükseltmesi, diğer partileri de bunun karşısında önlem almaya sevkediyor. Tüm bu etkileşim, Almanya siyasetini (aslında Avrupa’nın genelinde böyle) sağcılığa doğru tehlikeli bir dönemece sevk ediyor.
1915’teki soykırıma hayır AMA 2016’daki soykırıma evet diyen Almanya, hangi vicdandan bahsediyor. Boşuna edebi söylem giysisi aramasınlar, zira bu pervasız çifte standardı örtbas edecek hiçbir giysi yok. Hatta iç siyasi manevra demek bile çok. Hatta, soyu kırılanlar Müslüman olunca seyirci kalıyorlar, bunlar İslam karşıtı olduğu için böyleler demek bile caiz değil. Zira işin özünde, buz gibi ekonomi, buz gibi parasal hesap var. Paçayı en kısa yoldan kurtarmak için, “ Alman hesabı”yla kapatalım masayı işi var... İşi kavramsallaştırmaya çabalamak yersiz.
***
Peki Türkiye’yi sıkıştırmaya yönelik olduğu besbelli bu atak karşısında ne yapacağız? Türkiye’den Almanya’ya göç etmiş, vatandaşlık almış 3.5 milyon insanımız, alınan bu karardan nasıl etkilenecek? Türkiye, 2005’te Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından, tüm dünyaya yapılan “ortak tarih komisyonu” çağrısının arkasındadır... 1915 olaylarının arşiv belgeleriyle aydınlatılması konusunu, 2014 ve 2015 yıllarında “ortak acı” ve “adil hafıza” talepleriyle güçlendiren Türkiye niçin halen muhatap bulamamıştır?
Suriye’de yaşanan insanlık krizi dolayısıyla yersiz yurtsuz kalmış, her an hayati tehlike altındaki 1 milyon kişi, Almanya’dan sığınma hakkı talep etmişti. Suriyeliler hakkında “soyları kırılabilir” pratiğini hayata geçiren Almanya... Kendi vatandaşlığındaki “esmer”lere, göçmenlere, Müslümanlara, melezlere, “yabancı” diyebilen Almanya...
Şimdi kalkmış 1915’te yaşananları bahane ederek güya “vicdan pandomimi” yapıyor.