FETÖ'cülere kucak açıyor...
PKK/YPG'lilerin vatanı gibi...
Suriye'de teröristlere operasyon yapıyorsun.
"Benim tanklarımı kullanma" diyor.
Eurofighter uçağı istiyorsun.
İngiltere, İtalya, İspanya "tamam" diyor.
Berlin yönetimi engelliyor.
En son Akkuyu Nükleer Güç Santrali için gerekli olan türbinleri, trafoları parasını ödediğimiz halde vermedi.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar türbinlerin Çin'den alındığını açıkladı. Siemens için de yaptırım sinyali verdi.
Peki kim kaybediyor?
ABD'nin dümen suyunda Türkiye'ye düşman ülke gibi davranan Berlin yönetimi...
AB'nin kritik isimlerinden Mario Draghi, 400 sayfalık bir rapor hazırladı. Özetle, Drahgi, Avrupa'nın "statik bir sanayi yapısı" içinde sıkışıp kaldığını söyledi.
Rapora göre, son 50 yılda piyasa değeri 100 milyar avronun üzerinde olan tek bir Avrupalı şirket bile kurulamadı. Oysa ABD ve Çin trilyonluk şirketler kurdu.
Yani Avrupa bu siyaset anlayışı ile hem Türkiye gibi ülkeleri Çin'e kaptırıyor. Hem de kendi ekonomisinin gelişmesine ket vuruyor.
Draghi raporundaki "Avrupa Birliği'nin, küresel sahnede geri kalmaması ve ekonomik rakipleri olan ABD ve Çin'e ayak uydurabilmesi için çok daha koordineli bir sanayi politikası, daha hızlı kararlar ve büyük yatırımlara ihtiyacı bulunuyor." ifadesi çok dikkat çekici. Elbette bizim de rapordan çıkarmamız gereken çok ders var. Özellikle de muhalefetin...
Zira Cumhurbaşkanı Erdoğan, durumun farkında, sanayide çalışan sayısının son 22 yılda, 3 milyon 900 binden 6 milyon 700 bine yükselmesi bu durumun bir işareti. Erdoğan, temmuz ayında yüksek teknoloji ve çığır açan teknolojiler konusunda 30 milyar dolarlık teşvik programı açıklarken muhalefet kısır gündemlerle, koltuk kavgalarıyla boğuşmaya devam ediyor.
Takdir milletin...
ÖZGÜR ÖZEL'E YAKIŞMADI
İsrail'in Filistin'deki katliamlarına dikkat çekmek için Batı Şeria'da barışçıl eylemler yapıyordu kızımız Ayşenur Ezgi Eygi.
Gözü dönmüş bir katil tarafından keskin nişancı atışıyla başından vuruldu. Ve son yolculuğunda Aydın Didim'de tüm siyasi partileri cenazesinde buluşturdu. Cenaze töreninde Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş, bu duruma dikkat çekti. "Ayşegül farklı partilerden, farklı siyasi görüşlerden herkesi bu avluda buluşturdu" diye anlattı.
Dualar Ayşenur için edildi. Şehidimizin cenazesi daha avludan kaldırılır kaldırılmaz CHP Genel Başkanı Özgür Özel soluğu Meclis Başkanı Kurtulmuş'un yanında aldı. Beni niye konuşturmadınız diye tepki gösterdi.
Özel, "Ağzımızdan çıkan iki çift lafın çok yerde kıymeti olur. Hem 'Tarafsızım' deyip hem böyle işlerin içine girmek, din görevlilerini bunlara alet etmek, böyle yapmak olmadı" diye konuştu.
Kurtulmuş tartışmayı uzatmamak için dinledi dinledi sonra da "Kardeş, benden farklı bir şey mi söyleyeceksin?" diyerek uzaklaştı.
Şimdi eğer Kurtulmuş, cenaze töreninde Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz ya da diğer parti temsilcilerini konuşturup, Özel'e söz hakkı vermeseydi.
Sonuna kadar haklıydı. Ancak Kurtulmuş zaten Meclis Başkanı sıfatıyla tüm partiler adına cenazede konuştu.
Ayrıca Özel'in derdi şehit kızımıza sahip çıkmak, Filistin davasını savunmaksa tüm televizyonlar, gazeteciler oradaydı. İstediğine gidip konuşabilir ya da ortak bir açıklama yapabilirdi.
Farkında değil belki ama Kurtulmuş'un kendisine söz hakkı vermemesi belki de onun için de iyi oldu. Zira kendisi daha düne kadar Hamas'a "Terör örgütü" diyen tepkilerin ardından "Ben Genel Başkan olduktan sonra Hamas'a terör örgütü demedim, yaptıkları terör eylemi dedim" gibi özrü kabahatinden büyük açıklama yapmış birisi...
Yani Şehit Ayşenur'un tabutu başında konuşurken yuhalanması, Hamas'a "Terör örgütü" diyorsun gibi bir tepkiyle karşı karşıya kalması çok daha tatsız olabilirdi. Özetlemek gerekirse ben bu çıkışı Özel'e yakıştıramadım.
TÜRKİYE BULUŞMALARI
AK Parti kadroları "Türkiye Buluşmaları"nda milletle kucaklaşıyor, dertleşiyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, son il başkanları toplantısında önemli mesajlar vermişti. Onlardan birinin altını çizmek gerekiyor.
Erdoğan, "Milletimizin farklı kesimleriyle bir araya gelecek, milletimizi dinleyecek, vatandaşlarımızla gönül köprülerimizi tekrar güçlendireceğiz. Milletimiz bizden neyi bekliyorsa, onu yapacağız. Milletin hassas terazisinde kendimizi bu vesileyle tekrar tartacak, kendimizi gözden geçirecek, eksiklerimizi gidereceğiz, yenilenmiş, güçlenmiş, kuvvet toplamış bir şekilde yola devam edeceğiz." Demişti. Bu mesele çok ama çok önemli... Zira özellikle ekonomik göstergelerdeki toparlanma sonrası gönlünün alınmasını bekleyen Cumhur İttifakı seçmeni ağır ağır geri dönüyor. Bunu da biz değil. Azılı CHP destekçisi gazeteciler söylüyor.
"Anketlerde CHP artık birinci parti değil" açıklamaları artık daha yüksek sesle paylaşılıyor. Bu tespitleri yapanlar, her ne kadar kimileri "bidon kafalı, makarnacı" diye aşağılamaya kalksa da Cumhur İttifakı seçmenini CHP seçmenine göre çok daha bilinçli, sorgulayıcı ve gerektiğinde hesap kesen tavrını biliyor. Gönül verdiği AK Parti'ye dahi hesap kesen seçmenin CHP'deki taht oyunları, kavgaları görüp de kaostan yana oy kullanması zor görünüyor. Yani CHP yakaladığı rüzgarı kaybediyor.
Bu yüzden bugünlerde Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'i hedef alan sayısız saldırıdan yenilerini görürsek şaşırmayın. Çünkü muhalefetin en büyük korkusu Şimşek ve ekibinin başarılı olması ekonominin toparlanmasıydı. Son veriler enflasyondaki düşme eğiliminin güçlendiğini gösteriyor. Haydi hayırlısı...
İMAMOĞLU ÇOK ZORDA
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun tek bir hayali var: Cumhurbaşkanı olmak... Bunun için herkesle gemileri yakmaya, her türlü riski almaya kararlı görünüyor. Ancak Gazeteci Erdem Atay'ın ortaya attığı bir iddia, "Saraçhane Medyası"nın bu iddiayı yalanlamak için göğsünü siper etmesi kafaları karıştırdı.
Zira Atay, İmamoğlu'nun üniversite sınavını kazanamadığı için Kıbrıs'ta Girne Üniversitesi'ne kayıt yaptırdığını daha sonra da İstanbul Üniversitesi'ne hem yatay hem de dikey geçiş yaptığını söylüyor.
Şimdi "ne var bunda diyenler çıkabilir?"
Bu sorunun cevabını da Gazeteci Nedim Şener veriyor.
Zira 1990 yılında İmamoğlu'nun Kıbrıs'ta okuduğu okulun Türkiye'de denkliği yok. Ayrıca o yıllarda vakıf üniversitesinden devlet üniversitesine geçiş de yasak. Yani ortada bir usulsüzlük olduğu görülüyor.
Geçiş yasa dışı olduğu için de İmamoğlu'nun sınıf arkadaşı Fatih Portakal ile birlikte okuduğu, mezun olduğu diploma aldığı süreç yok hükmünde. Yani İmamoğlu'nun bir diploması var. Ama o diploma yasa dışı elde edildiği için geçerli değil. En azından iddialar bu şekilde.
Şener bu durumu sosyal medya hesabından,
"Bu ancak iki şekilde olur...
Birincisi siyasi gücün kullanılması...
İkincisi, para gücünün kullanılması...
Ve ikisinde de yapılan iş hukuka aykırıdır." Diye yazdı.
Hatta, "İmamoğlu neyi, kimi; kaça nasıl, satın alacağını iyi bilir" diye sert ifadeler kullandı.
Bakalım tartışmaya İstanbul Üniversitesi nasıl katılacak?
Ancak CHP medyasının yıllarca askerliğini asteğmen olarak yapan Erdoğan için "diplomasi yok" diye tezvirat yapması... Gazeteci Rafael Sadi'nin Halk TV ekranında Erdoğan sınıf arkadaşım birlikte okuduk" açıklamasıyla ortam buz gibi olmuştu.
Düne kadar "diploması yok" diye Erdoğan'ı karalamaya çalışan CHP medyası, Saraçhane gazetecileri şimdi, İmamoğlu'nun yasa dışı yollarla üniversite okuduğu, başka öğrencilerin hakkını çaldığı iddiasını yalanlama telaşında...
Ama gerçeklerin geçte olsa gün yüzüne çıkmak gibi bir huyu vardır.
Takdir milletin elbette.