Günah, bütün Hristiyan Batı'yı derinden etkileyen bir kompleks. Ondan kurulamıyorlar bir türlü. Doğarken de kendilerini günahkârlar. Goethe, dev eseri Faust'ta günahlar işleyerek hakikate gider. Nietzsche, günaha isyan eden soylu bir filozof. Zerdüşt'e koşar, doğunun bilgeliğine ve irfanına. Ama nafile! Sempatizanı Hitler, ondan mülhem "gücün zaferi" diyerek milyonları yeniden günaha bulaştırdı. Yaktı, yıktı, öldürdü. Holokost fabrikaları kurdu. Bilimsel, sistematik ve teknolojik çalışan insan öldürme fabrikaları. Sosyologlar, meşrulaştırdı, biyologlar genetiğin arılığı için kanıt sundu, mühendisler yakmak için teknikler ve teknolojiler geliştirdi. Yahudiler, çingeneler ve sakatlar Alman ruhunu ve soyunu kirletiyordu! Bundan tamamen kurtulmak istiyorlardı. Alman aklıyla sarıldılar.
Vahşi hünerler kullanıldı. Sosyolog Bauman, Modernite ve Holocaust kitabında bu hünerin hikâyesini anlatır. Modernitenin biyoloji, sosyoloji ve mühendisliğiyle Yahudileri fırınlarda nasıl yok edildiklerinin hikâyesi. Sosyolojisiyle başkaldırır bu moderniteye. Bu vahşeti ve bilimsel utanmazlığı yerin dibine sokar.
Almanlara günah bulaşmıştır. Bütün Almanya bu günahla yaşıyor. Ne yargılamalar ne de tazminatlar kurtarıyor onları. İşledikleri günahın büyük kefareti. Kefaret, Siyonizm'e kölelik. Kölece boyun eğme cezası. Suç da büyük, günah da. Cezası da köleleşmek. Bütün Almanlar, Sefiller romanındaki Jean Valjan'a dönüyor. Günah işleyen Hristiyan öznesi. Sırtlarında günahlarıyla beraber dolaşıyorlar.
İnsan, günahı iliklerine kadar hissettiğinde ne yapar?
Af diler. En büyük kurtuluş! Sonra da önüne bakarak yepyeni bir hayata devam eder. Ancak Avrupa kültüründe bu mümkün değil. Günah bilinci doğuştandır, dinseldir, biyolojiktir ve kültürel mirastır. Bir bilinçaltıdır; peşini bırakmaz. Bu nedenle de her daim "günah çıkarma" seansları düzenlemek lazım. Kilise bunu yapardı.
Şimdi, pabucu dama atılan kilise yerine kim günah çıkartacak?
Artık sistem var. Günah çıkarma sistemi moderndir. Aydınlar ve egemenler, günah çıkarma seansları eşliğinde ritüellerde bulunurlar. Her daim antisemitizm reddiyeciliğini yaparlar. Bu da yetmez. Siyonizm'e sadakat bildiren açıklamalar ve programlar düzenlemek zorundadırlar.
Alman başbakanı bunu yaptı geçen gün. Açıklamalarıyla, İsrail'e bir sadakat yemini yaptı:
"İsrail demokrasi tarafıdır. Uluslararası haklar ve insan haklarına sahip. Ona karşı olmak absürt". İsrail'e selama duruyor. Kölece boyun eğmeye devam ettiğini gösteriyor. Alman devleti adına günah çıkarma seansı düzenliyor.
Sadece Başbakan mı?
Asıl dikkat çekici olan filozoflarının yayınladığı bildiri. Alman filozofları, İsrail'in katliamlarına onay veriyor. Habermas gibi evrenselliğin ve aydınlanmanın peşinde olan büyük bir filozof, İsrail'in soykırım pratiğine meşruiyet dizeleri döşüyor. Sanki düşünür gitmiş, bunun yerine dogmatizme fanatikçe inanan kilise papazı gelmiş.
"Hamas'ın vahşetinden" ve "İsrail'in buna karşı müdahalesi "diye başlıyor bildiri. Hamas'ın direnişi vahşet, İsrail'in katliamları ve Gazze'yi mezara çevirmesi "müdahale" oluyor. "İsrail ve Almanya'daki Yahudilerle haklı dayanışma" en başta geliyor. İsrail, Hamas'ın "Yahudi yaşamını tamamen yok eden" saldırısı olmuş ve "İsrail'i karşı saldırıya" zorlamış. "Yahudilerin ve İsrail'in var olma hakkının hususen korumaya temel prensipler" olarak kabul ediliyor. İsrail'in yanında durulmaz ise antisemitizm yükselecekmiş.
Aydınlanma düşüncesinin evrensel idealinin çökmesi. Hakikatin, Siyonizm önünde boğazına bıçak dayatılarak katledilmesi. Bebekleri katleden vahşi modernlerin ve demokrasi rejimlerin kutsanması. Bilgelik yerine güce tapan bir felsefenin ahlaksızlık halleri.
Almanlar, işledikleri günahlarla esaret altında tutuluyor. Bilinçleri ve ruhları esir. Evrensel prensipten bahseden filozofları Habermas, İsrail terörünün katliamlarına meşruiyet sağlıyor. Felsefe, Alman devlet stratejisine dönüşüyor. Avrupa evrenselciliği, Müslümanlara karşı bütün ilkelerini ayaklar altına alıyor.