Evet o kin tasarısı büyük çoğunlukla geçti. Bunun tek izahı var: Alman Parlamentosu resmen çıldırdı! Şansölye Merkel ve Dışişleri Bakanı Steinmeier de tasarıyı destekliyorlarmış, oylamaya katılmamış olmalarına rağmen onların da çılgınlar korosuna katıldığı muhakkak.
Hele Merkel, mülteci meselesi konusunda Türkiye ile bu kadar olumlu iletişim kurmuş olmasına rağmen, tasarıyı destekliyor olmakla, çılgınlar korosunda ayrı bir konuma oturmuş bulunuyor.
Soykırımın kabulü, bunun ders kitaplarında çocuklara öğretilmesi ne demek?
Tarihi bir kinin yeni nesillere intikal ettirilmesi ve düşmanca duyguların beslenmesi demek. Alman toplumu için pozitif bir durum mu bu?
Bir tarihi gerçekliği mi ifade ediyor bu karar?
Almanlar, Parlamentodaki iktidar - muhalefet bloku böyle bir tarihi gerçekliği, aradan 101 yıl geçtikten ve Yeşiller diye bir güruh böyle bir tasarı hazırladıktan sonra mı an-cemaatin keşfettiler?
Çok çok belli ki, o parlamentoda bu tasarıya oy verenlerin büyük kısmı da 1915 öncesinde - sonrasında ne olup bittiğinin farkında değildir, Ermeni çetelerinin ne yaptığının da farkında değildir.
Nasıl bir durumla karşı karşıyayız?
Nedir bu Türkiye’yi silkeleme eyleminin ardındaki ana saik?
Bir kin var, anlıyoruz.
Almanya’da yaşayan önemli bir kısmı Alman vatandaşlığına geçen 3.5 milyon Türk’ü bile esirgememişler, onların duyguları üzerinde tepinmekten de kaçınmamışlar, görüyoruz.
Nasıl bir kin bu, nereden kaynaklanıyor?
Böyle bir tasarının Türkiye’de nasıl bir tepki oluşturacağını hesap etmemiş olamazlar.
Demek onu dikkate almıyorlar.
En azından Merkel tasarıyı önleme yolunda bir çaba sergileyebilirdi, bunu yapmadı. Deniyor ki, mülteci anlaşması sebebiyle tepki aldı, toplum nezdinde itibar aşınması yaşadı, burada tasarıya karşı çıkmayı göze alamadı, ya da tasarıyı destekleyerek zemin kaybını önlemek istedi!
Böyle bir şeyin Türkiye’ye saldırarak elde edilmek istenmesi çok dramatik.
Maalesef Türkiye olarak “Adil hafıza” gerçeğini anlatamadık Batı dünyasına.
Bu, ancak anlamak istemeyenlere anlatmanın imkansız olmasıyla izah edilebilir.
Gerçeği aramıyor Batı dünyası, Müslüman - Hıristiyan ilişkisi içinde görüyor hadiseleri ve Osmanlı ile, Türkiye ile ve tabii İslam’la hesaplaşıyor.
Buradan bakıldığında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Fetih Şöleni”nde dile getirdiği “563 yıllık hesaplaşma devam ediyor” tespitine nasıl itiraz edilebilir?
1915 öncesinde - sonrasında örgütlediler Ermeni çetelerini, Müslüman - Türk köyleri üzerine saldırdılar, bu hengamede binlerce çoluk - çocuk, genç - yaşlı, kadın - erkek hayatını kaybetti, ardından Birinci Dünya Savaşının hercümerci oluştu, maalesef tehcir gerçekleşti ve maalesef tehcir sırasında trajik ölümler oldu, acılar yaşandı - ki bu acılar için yakın geçmişte Başbakan Erdoğan taziyede bulundu, acıları paylaştığını ifade etti- şimdi tek taraflı hesaplar soruluyor, ki bunu insani hassasiyetle değil, ancak Türkiye’ye yönelik kinle izah edebiliriz.
Ne diyebiliriz?
Beyninizi yıkayın gelin.
Bunun anlamı “Adil hafıza” yüklenmektir.
Böyle durumlarda benim aklıma Ahmet Arif’in o mısraları gelir:
“Vurun ulan,
Vurun,
Ben kolay ölmem.
Ocakta küllenmiş közüm,
Karnımda sözüm var
Haldan bilene.”
“Kimi Hindu, kimi yamyam, kimi ne bela” olarak geldiniz, öldüremediniz.
Öldüremezsiniz!
Çanakkale’de ölmedik, Milli Mücadelede ayağa kalktık ve hep ayaktayız!
Şimdi Merkel ne yüzle gelecek Türkiye’ye?
Tayyip Erdoğan’ın üslubuna mı kızıyordunuz, şimdi çok daha güçlü öfkeleri seslendirecek ve halk ona “Konuş, konuş fazlasıyla hak ediyorlar” diyecek.
Not: Gannuşi ile ilgili değerlendirmelerime sonraki yazılarda devam edeceğim.