Alman resmi haber kanalı ZDF’deki mizah programında ‘Erdoğan şiiri’ adı altında yapılan iğrençliği biliyorsunuz.
Bu tür durumlarda ‘muhalif’ medya “Erdoğan’ı eleştirdi, hayatı kaydı” türü haberler yapar; cevaben “Yahu hakaret etti, küfretti, sövdü” haberleri yapılır, ama genellikle eleştirinin/hakaretin ne olduğuna yer verilmez.
Bir taraf “e adam hak etmiş, bu eleştiri değil, küfür” denilmesin diye saklar, diğer taraf da “hakareti, küfrü tekrarlamak” istemez...
Ancak bu kez de okuyucular gerçekten salt ‘eleştiri’ yüzünden kişilerin başına iş geldiğini düşünür.
Böyle bir handikap.
Bu yüzden ben bu tür ‘eleştiri’lerin birçoğunun haberlerde alıntılanmasının daha doğru olacağını düşünürüm.
Zira okuyucunun, izleyicinin eleştiri ile küfür arasında kendi kararını vermesi için gereklidir bu.
Ancak;
Ben bile ZDF’de ‘mizah’ adı altında yapılanı burada tekrar edemiyorum.
İnternetten bulun dinleyin.
Hemen her Türk vatandaşının en azından bir gurbetçi akrabası dolayısıyla Almanya hakkında bir fikri vardır.
Bu altyapıya dayanarak söyleyeyim;
‘Mizah’ diye yayınlanan ‘şey’ Alman dışındakileri ikinci sınıf gören bir kafanın içindeki porno fantazileri...
Adam hayalini kurduğu iğrençlikleri Türkiye’nin Cumhurbaşkanı’na yapıştırmaya çalışmış.
O yüzden alıntılayamıyorum.
Almanya hükümeti durumun vehametini Türkiye’nin haklı diretmesiyle anlamış görünüyor. ZDF kanalı videoyu sitesinden kaldırdı; savcılık ‘yabancı devlet adamına hakaret’ suçundan soruşturma açtı; Türkiye de Alman komedyen Jan Böhmermann’ın yargılanmasını resmi olarak istedi. Şimdi, metni “Kırıcı şekilde kasten kaleme alınmış” diye niteleyen Başbakan Angela Merkel’in izni bekleniyor.
Ancak Almanya hükümet yetkililerinin ve medyanın metnin rezilliğini kabul etmekle birlikte sürekli ‘basın özgürlüğü’nden dem vurarak olayı kapatma çabası dikkat çekiyor.
Devlet kanalları ve Türkçe de yayın yapan Deutsche Welle sitesi, rezilliği ve aşağılamayı ‘hiciv’ olarak gösterme çabasına devam ediyor. Buna dair ‘uzman görüşleri’ alınıyor, ‘demokratik tahammül’ tavsiye ediliyor!
***
Dahası Alman medya devi Axel Springer’in Başkanı Mathias Döpfner, bu rezaletin aktörüyle dayanışma kampanyası başlatıyor. Dayanışma mektubunda da, “Erdoğan ülkesinde gazete baskılarının yüzde 90’ına yakınını kontrol ediyor” ifadesini kullanıyor.
Bunun koca bir ‘yalan’ olduğunu sadece tirajlar ve izleme oranları gösteriyor.
Ama asıl iğrenç olan, bunu söyleyenin Almanya’da medya tekeli olması!..
Axel Springer, basın imparatorluğu olarak Avrupa’nın en büyüğü. 30’un üzerindeki ülkede 150’den fazla gazete ve dergiye sahip veya ortak. Tek başına Almanya günlük gazete pazarının yüzde 23.6’sını kontrol ediyor; en çok tanınanları Bild, Die Welt ve Berliner Morgenpost gibi milyonluk tirajlara sahip gazeteler.
Cumhurbaşkanı’nı “gazete baskılarının yüzde 90’ına yakınını kontrol ediyor” diye suçlayan kişi bu şirketin başkanı!
Kim daha ahlaksız?
***
Almanlar ve Almanya devleti ‘Alman kültürü’ konusunda hassastır. Belki Romalılar tarafından ‘barbar’ olarak nitelenen ilk millet olmalarının üstünü örtme çabasıyla da olsa, bir Alman kültürü inşa edilmiştir.
Ancak mizahı ‘Alman pornografisi’ düzeyindeyse, o Alman kültürünü masaya yatırmak gerekiyor.
***
Basın özgürlüğüne gelince...
Türkiye, yabancı konsolosların sanıklarla mahkemede ‘selfi’ çekebildiği bir ülke.
Almanya ise devletin gizli istihbarat servisi elemanlarının 8’i Türk 10 kişiyi öldürmekten yargılandığı mahkemeye Türk basınını sokmayan bir ülke.
28 Mart 2013 tarihli haberlere bir göz atın: “Münih Yüksek Eyalet Mahkemesi Neo-Nazi terör çetesi NSU davasında A.A, TRT ve ortağı Alman medya devi Axel Springer olan Hürriyet gazetesini sokmadı. Hükümet ‘Yargı bağımsızlığına saygı’ istedi.”
Yargı bağımsızlığı demişken; daha mahkeme başlamadan itirafçı tanıklardan Florian H. ifade vereceği gün arabasında yanarak ölmüş; ardından ifadeye çağrılan sevgilisi (adı açıklanmadı) de evinde ölü bulunmuştu!
Bu arada, üç yıldır bir adım ilerlemeyen dava dün 39 celse daha eklenerek 2017’nin Ocak ayına kadar uzatıldı!
Almanya’da iyi şeyler de var.
Ama bu tutarsızlıklar iyi şeyleri de mundar ediyor.