Dünya, cennet serçelerinin ağzında bir kırıntı.
Avludayız. Yaşamak, Dünya’nın bahçe katı. Nefes sarrafıyız. Bir sürü makam ezberlesen de , şarkısı yarım kalansın. Ceplerinden avuç avuç kart vizitler çıksa da rütbeli hiçbir şeysin kabul et. Çok biriktirsen de kolay harcanansın bil bunu. Ölüm, en aşikar sır. Ölüm , kalbinin nasırlı yeri ki hatırladıkça acıyorsun.
Ben bir Elif gördüm. Böyle bildiğin harekesi üstün. Masumiyet otursa kursağına yutkunmaya kıyamazsın . Ben bir Elif gördüm, taşın altına elimizi koyduğumuzda baş parmağımızı tutan. Yerin altında meleklerin ninnisiyle uyusa da bizi sallayan, silkeleyen bir cennet serçesi. Biz, öyle bir Elif gördük ki omuzlarımızdan gaflet yükünü alan.
Ve bir “Ayda” gördüm ben. İçinde yaşamak taneleri görünen bir cennet Narı. Dalında taze inşirah. Saçlarını kim taradı, yanaklarından tozu toprağı kim sildi, kulağına kirazlar takıp sana aynalar tutan kim? Senin öksüzlüğünü kim teselli etti Ayda. Merhametin sütüyle dudaklarını silen kim?
Seni taşın altında doyuran ve bize duyuran Allaha sonsuz şükürler olsun “ Ayda”.
Biz bir cennet ırmağı gördük Ayda ve sen bizim kirli yüzümüzü yıkadın. İsterdik ki hepimiz seni, saçlarına bir daha dokunamayacak olan annenin elleriyle saralım. İsterdik ki annenin sesinden başkasını duyurmayalım sana. İsterdik ki köftenin ayranın olduğu sofrayı annen kursun ve seslensin sana odalardan. Çok isterdik Ayda.
…..
Ben, hüzün sütü dudağının kenarında Ayda’yı gördüm. Unutmamak için azar azar hatırlıyorum ki zihnimde hepsi bitmesin. Bütün yardım ekipleri aynı safta bir papatyayı bahçeye geri döndürmeye çalışıyordu. Herkes Aydan’ın dala takılmış nefesini kurtarmaya çalışırken , kalbinin yerini çöp torbalarına vakfetmiş canlılar da başka bir şeye takılmış , zanlarını besliyordu.
“ Allahuekber”.. Ayda, toprağın altından çıkarıldığında şahlanan tekbirlerden rahatsız olmak ancak fırsat reyonunda pahada sıfır nefretlerini satmaya çalışan tezgahtarlara yakışırdı. Yaptılar.
Şimdi gerçekten merak ediyorum,
91 saat taşın altında kalıp , meleklerin teskin ettiği bir bebeğin yarasızlığı Allah’ın büyüklüğüne delil değil midir ki “ Allahuekber” diye haykırmayalım.
Allahuekber demek, öyle heybetli sevindiğimizde büyük coşkuyu nereye koyacağımızı şaşırdığımızda Allaha teşekkür etmenin muhteşem sesidir.
Bahçemiz güllerle dolduğunda Allahuekber deriz şükrederiz.
Toprak yağmurla sarıldığında gök gürüldediğinde azametinin büyüklüğüne teslim oluruz ve sesleniriz “ Allahuekber”.
Bembeyaz yüzüyle gül tabağı yanaklarıyla gülümseyen bir bebek gördüğümde “ Allahuekber” deriz. Rabbim yarattığın güzellikler için sana teşekkür ederizin nefesidir bu .
Afrika’da su kuyusunun başında cennet zeytini çocuklar yüzünü yıkadığında “ Allahuekber” deriz. Yoklukta göğe gülümseyen çocukların sevinci için Allaha hamdetmenin Elifidir Allahuekber.
Çok sevdiğimizde, bir kalbimiz olduğu için Allahuekber deriz.
Hazreti Yakup Yusufunu kaybettiğinde sabır dilemek için Allahuekber demedi mi?
Ve evet kaybettiğimizde de Allahuekber deriz.
Diyorsunuz ki Müslümanlar kafa keserken Allahuekber diyor.
Peki Müslümanlar vurulurken , babalar evlatlarını bombaların altından parça parça çıkarırken ne diyor ? Allahuekber .
Rabbim Kahhar olan sensin bizi zalimlerin zulmünde yalnız bırakma diyerek teslim oluşun sesidir Allahuekber.
Bir de duygularımızı nasıl seslendireceğimizin hesabını veriyoruz .. Şaşırınca sakinleşmek için`,
Allahuekber!