Salı günkü yazıda, son günlerde sıkça karşıma çıkan bu ve benzeri sorulardan bahsetmiş ve "Kur'an ilimlerine vakıf" olduğunu belirttiğim dostumun ufuk açıcı açıklamalarına yer vermiştim. Bu sohbetin devamı var. Dostum, "biliyor musun, Yahudi ve Hristiyanlar da aslında dinlerine girmemizi istemezler. Sadece hayat tarzlarına (milletlerine) tabi olmamızı tercih ederler. Bu bakımdan örnek verdiğim ayette (Bakara, 120) "din" yerine "millet" kavramının kullanılmış olması, müthiş bir gerçeğe dikkatimizi çekiyor" dedi.
Ben, "peki neden dinlerine girmemizi değil de sadece hayat tarzlarına uymamızı isterler? Özellikle Hristiyanların, dünyanın her tarafında misyonerlik faaliyetleriyle insanları Hristiyanlaştırmaya çalıştıklarını biliyoruz. Hazır Müslümanlar onların hayat tarzlarına uymaya bu kadar teşnedirler, bunu onları dinlerine girmelerinin bir fırsatı olarak kullanmak dururken, bu meftunluğu hayat tarzına uyma düzeyinde tutmalarının sebebi nedir?" diye soracaktım ki dostum devam etti:
"Aslında bu konuda Yahudiler ile Hristiyanlar arasında fark var. Yahudiler, kendilerinden başka hiç kimsenin Yahudilik dinine girmesini istemezler. Hem bu dünyayı hem de ahireti ırklarının, İsrail oğullarının tekeline almışlar çünkü. Tanrıyı, dini, tevhidi, şeriatı sadece kendilerine özgü bilirler. Hristiyanlık ise, evrensel bir din olma iddiasındadır. Ama Müslümanlar söz konusu olunca onlarda da dünyayı ve ahireti tekellerine alma anlayışı depreşir. Özellikle Hristiyanlar, İslam'ın ortaya çıktığı günden itibaren dini, ahlaki, siyasi, sosyal, ilmi bakımdan kendilerine karşı büyük bir üstünlük kurmuş olmasından ve halihazırda Müslüman olan milletlerin neredeyse yarısından fazlasının eskiden Hristiyan olmasından dolayı, Müslümanlara karşı derin bir kin ve intikam duygularını besliyorlar. Nefret ettikleri, düşman belledikleri bu insanların bir de "hidayete erip"(!) cennete girmelerini kesinlikle istemezler. Kısacası, bu dünyada hayat tarzlarına, azat kabul etmez köleler gibi uymaya çalışarak ömür tüketmemizi, her on yılda bir içimize attıkları mezbele kabilinden fikirlerle (!), ideolojilerle, felsefelerle oyalayıp ırk, mezhep, dil, muhteşem tarih adı altında birbirimizi boğazlamamızı, yani bu dünyada bir cehennemi hayat yaşamamızı, ahirette de (iddialarına göre) doğrudan cehenneme girmemizi yeğliyorlar. Bahsettiğim ayet bu gerçeğin altını çiziyor."
Bir de şu var dedi dostum: "Veda hutbesinde Peygamber efendimiz "Bugün şeytan sizin şu topraklarınızda kendisine kulluk etmenize yönelik ümidini ebediyen yitirmiştir. Fakat size yasakladığım şeyler dışında küçük gördüğünüz şeylerde şeytana (dünyadaki yardakçılarının hayat tarzına) uyarsanız bu da onu sevindirir ve cesaret verir" buyurmuştur. Peygamberimizin bu sözü, İslam'ın tadına varan bir insanın kolay kolay itikat olarak ondan vazgeçemeyeceğini, ancak önemli olmadığını düşündüğü hayat tarzlarına uyabileceğini gösteriyor".
Düşün dedi dostum, "bir Müslüman tek ve ortaksız Allah'a iman ettikten sonra, bir mi üç mü olduğu belli olmayan teslis tanrısını havsalasına sığdırabilir mi? En muannit İslam düşmanları bile elimizdeki Kur'an'ın peygamberin zamanındaki Kur'an'ın kendisi olduğunu kabul etmek zorunda kalmışken, bir Müslüman bunu bırakıp bir mi, dört mü, hatta yüzlerce mi olduğu belli olmayan bir kitaba (İncillere) inanabilir mi? Bu yüzden Şeytan gibi Hristiyanlar da Müslümanların itikat değiştirmeleri hususunda derin bir karamsarlık içindedirler. Ama ufak tefek şeylerde (hayat tarzında) onlara uyduğumuz zaman bu onları memnun eder. Şeytanın ve yardakçılarının memnun olduğu şeyden de Allah memnun olmaz ve vadettiği yardımını göndermez. Bugün Müslümanların zillet içinde bir hayat yaşamalarına rağmen Allah'ın yardımından yoksun kalmalarına bir de bu gözle bak. Yoksa Allah müminlere yardım edeceğini vadetmiştir ve Allah vadinden asla dönmez.
Çayımdan son yudumu alırken sık sık seni ziyaret edip dinlemeliyim dostum, dedim. Gülerek "dostlar ne güne duruyor" dedi.