-MARDİN-
Buralarda kimse olup bitenlere akıl sır erdiremiyor artık. HDP’nin Haziran seçimlerindeki siyasi başarısını hedef alan, siyasi bir kumar oynadı PKK ve kaybeden halk oldu.
İş makinaları yakılan bir işadamı dostumuzun abisiyle konuşuyordum geçenlerde. Kardeşi, Şırnak’ta yol inşaatı yapıyor. Duble yolun üç tünelini bitirmiş, dördüncüsünü de bitirmek üzereymiş. Şantiyesi basılmış ve 37 iş makinası yakılmış. Şantiye kapandı ve tümü Şırnaklı olan 200’ün üstünde işçi, işsiz kaldı. Şırnak’ta HDP’den meclis üyesi bir kişiyle karşılaşmış. Meclis üyesi ‘ben devletin yerinde olsam, yaptığım bu üç tüneli de yıkardım’ demiş.. İnşa edilen hiçbir yeri yıkmayacak devlet, o yol ve yarım kalan tünel de bitecek bir gün. Ama PKK öyle şeyler yapıyor ki, PKK’nın yaptıklarına artık HDP’lilerin de isyan ettiği bir sürece girildi.
200 Şırnaklı işçinin çalıştığı şantiyeyi iş makinalarıyla beraber yakmak hangi amaca hizmettir?
***
Mardin’deki otellerde in cin top oynuyor. Organize Sanayi bölgelerinden mal yükleyen kamyonlar, gidecekleri yerlere bazen yirmi günde ancak varıyorlar. Esnaf kan ağlıyor..
İşadamları ve orta sınıf ticaret erbabı sıfırı tüketmek üzere. Midyat Süryani işi telkari ürünleriyle meşhurdur. Geçenlerde esnafı gezerken, bu dükkanlara da tek tek girdik. Müşteri hak getire.. İşler nasıl dediğinizde, müşteri bekleyen tezgahtarların yüzüne hafif bir gülümseme yayılıyor. İş yok ki, şu bu olsun! Biri sabahtan daha siftah bile yapmadım deyince, hadi bakalım siftah olsun diye, ben bir kol düğmesi, adayımız Ceyda Bölünmez ise bir broş aldı..
Midyat gibi bir yerde hele bu mevsimde elini sallasan turiste değmeliydi oysa. Nefis bir sonbahar.. Hafif yağmurların yıkadığı, çeşit çeşit üzümler, karfoki, zeyti, mazruna, tezgahlarda içi-dışı parlayan elmas tanesi gibi göz kırpıyor. Selam verip oturduğumuz her yerde, çayla beraber servis ediliyor bu üzümler.
***
Midyat, nispeten güvenli bir yer. Midyat, en azından hendek kazma ve ilçeye silahlı gruplarla girme gibi bir durum söz konusu olmadığı için, Nusaybin, Cizre gibi huzursuzluğun ve kamu güvenliğinin had safhada olduğu ilçelerden gelen ailelerin gelip yerleştiği bir ilçeye dönüştü. Midyat bu ilçelere çok yakın. Akrabalık, aşiretler arasındaki bağlar, göç etmek isteyen aileler için bir imkan. Midyat’a göç, maliyeti daha az bir göç hareketi. Önümüz kış, büyük metropol şehirlere gitmek güç ister. Bu göçlerden en çok sıkıntıya düşen yerler ise okullar. Okullar yeni yıla hazırlanırken, bu göçler hesapta yoktu tabi. Midyat’ta komşu ilçelerden ve aniden gelen öğrenci sayısı 800 civarında. Bu ciddi bir rakam. Misafir öğrenciler, okullara dağıtılıyor, kimse açıkta kalmıyor ama sınıflar tabi ki daha da kalabalıklaşıyor.
RAM (Rehabilitasyon Araştırma Merkezi) Nusaybin’de. Bu ilçemize güvenlik nedeniyle zaman zaman girilemiyor ve bu durum yüzlerce engelli vatandaşı mağdur ediyor.
Midyat/Nusaybin arasında, doğa harikası bir yer var. Gidersiniz ve huzur dolu bir hafta sonu geçirirsiniz. Normalde hafta sonları iğne atsanız yere düşmezdi. Buradaki restoranların tümü kapandı. Oysa bu restoranlarda tüketilmek için sadece Midyat’tan, hafta sonları bir ton et giderdi. Binlerce işçi için ekmek kapısıydı Beyazsu ya da Kürtçe’deki adıyla Avasıpi, Arapça’daki adıyla Maylabyaz..
Nusaybin ve Cizre’de sokağa çıkma yasağı kalkınca her iki ilçeyi de insanlar terk etmeye başladı. Geri dönmemeleri konusunda uyarılıyorlar. Uygulama Kobani’deki gibi. Gidenlerin mal mülklerine KCK’nın özerk yönetim adına el koyma hakkı var! Gitmek isteyenlere ‘İyi düşünün, giderseniz, malınıza/mülkünüze el konulabilir’ deniliyor. Ya vatandaşın geride bıraktığı mal mülkü yoksa? O da düşünülmüş! Bu durumda olanlara ‘özerklik alanını’ terk etme cezası olarak otuz bin lira ceza kesiliyor!
***
Geçenlerde Mardin’de bu cezaya çarptırılmış bir vatandaşla karşılaştım, Cizre’yi terk etmiş, evi, malı mülkü yok. Otuz bin lira ceza kesmişler..
Halk bugün güven duyabileceği bir devlet, bir lider ve bir parti arıyor. Siyaset artık oy bazında konuşulan bir şey değil buralarda. Özellikle HDP’ye oy veren seçmenin yarısına yakını sandığa gitmeyecek diyenler var. PKK iki ay içinde öyle bir iklim yarattı ki, halk neye uğradığını bilmiyor. Aldatıldık diyen de var, oy vermeseydik keşke diyen de.
Bir belediye başkanına gitmişler geçenlerde ve demişler ki ‘Size oy verdik ama siz bize zulmetmeye başladınız, bunu neden yapıyorsunuz.’ Başkan şöyle demiş ziyaretçilerine:
‘Haklısınız ama, bizim derdimiz oy değil ki!
Ha bunu bileydi Kürt halkı!
Dert oy değildi ki!
PKK, derdinin oy olmadığını iki ay içinde öyle bir gösterdi ki, ‘devrimci halk savaşı’ ve özerklik ilanlarının, hayatı durdurmaktan başka bir amaca hizmet etmediğini herkes görüyor..
(Yazı bitti. Sıra Midyat Kaymakamı Oğuzhan Bey’i aramada şimdi. 16 yaşında bir çocuk cumartesiden beri kayıp. Ekmek almaya çıktı ve bir daha geri dönmedi. Babası birkaç kez aradı. Yazıya başlamadan önce görüşmüştük. Kaymakam Bey’e sormamı ve kayıp oğlunun bulunmasını istiyor, acaba kamera kayıtlarından bir sonuç çıktı mı diye merak ediyor.
Soruyorum ve öğreniyorum ki, maalesef hiçbir kamera kaydında hafif engelli de olan bu evladımızın görüntüsüne rastlanmamış. Komşu ilçelere bakılacak şimdi. İdil ve Dargeçit’e. Belki oralarda bir ize rastlanır. Aile, yoksul mu yoksul bir aile. Kaybolan çocukları bir mobilyacı da çalışıyor ve eve ekmek getiriyordu. )
Kasvet dolu bir Pazar yazısı oldu, kusura bakmayın.
Ama inanmanızı isterim, buralarda yaşıyorsanız, içinizden ‘Allahım bu halk bunca zulmü hak etmek için ne yaptı’ demek ve isyan etmek geliyor!