Ey uzun sakallılar!
Size hitap etmekten hicap duyuyorum, ama susmanın da zulme ortak olduğunu biliyorum.
Bu ümmetin başına gelmiş en büyük felaketlerden biri, sizin gibi hakikatin ruhunu çürütmeye çalışan, dini ticarete, ekran şovlarına ve kısır tartışmalara indirgeyen müftî-yi mâcinlerdir.
Dünya yanarken, insanların imanlarını kurtarmak yerine nelerle vakit öldürüyorsunuz; utanmıyor musunuz?
Dünya ne konuşuyor?
Biz ne konuşuyoruz?
Konuşulanları mukayese tartısına aldığımız da meleklerin cinsiyetini tartışan papazları bir kez daha anıyorum.
Çünkü dünya bırakın robot üretme tekniklerini konuşmayı üretilen robotların sendikal haklarını konuşuyor.
Biz ne konuşuyoruz?
Kendisine "hoca" diyen, "kanaat önderi" diyen koca koca adamlar haftalardır mahzenlerinde "Allah gökte midir yerde midir?" diye tartışıyor!
Allah var mı? Var.
Nerde olduğu niçin önemli?
Konuşacak başka konu mu kalmadı?
Elin Amerikalısı uzaya gönderdiği roketleri dünyaya geri getirip havada yakalıyor, bir sonraki uzay seferinin hazırlığını yapıyor.
Boston Dynamics, kendi kendine öğrenen robotları sahaya sürüyor. Bu robotlar fabrika işlerinden kurtarma operasyonlarına kadar birçok alanda insanın yanında yer alıyor.
Hindistan, Ay'a bir uzay aracı indiriyor. Bu başarıyla uzay yarışında söz sahibi oluyor.
İsveç, yapay zekâ destekli şehir planlama projeleriyle geleceğin şehirlerini inşa ediyor.
Tamam, bunlar ikna etmediyse dönelim bize. Röntgen sonuçlarına bakalım:
OutNow'un kurucusu Johnson'ın yaptığı açıklamaya göre Türkiye'de 3 milyondan fazla LGBT'linin yaşadığı tahmin ediliyor.
KONDA Araştırma Şirketi'nin yayımladığı bir rapora göre, ateist olduğunu belirtenlerin oranı %1'den %3'e yükselmiş ve bu oran, 2,5 milyon ateist nüfusa tekabül ediyor.
İstanbul Politikalar Merkezi ve Ankara Enstitüsü tarafından "Türkiye'de Dindarlık Algısı" araştırmasında, yaklaşık 2,6 milyon deist vatandaştan bahsediliyor.
Optimar Araştırma Şirketi'nin yaptığı araştırmada kendini agnostik olarak tanımlayan 2,2 milyon kişi var.
Ülkemiz nüfusunun yüzde onundan fazlası bize/size bir şey ispat etmiyor mu? Hala ikna olmayacak mısınız? Laikleri, Kemalistleri, Atatürkçüleri ve sekülerleri hesaplamaya almıyorum bile!
Ve bu sonuçların kahir ekseriyeti geleceğimizin sermayesi olarak görmek zorunda olduğumuz gençler!
Yapmayın efendiler, etmeyin efendiler.
Allah'tan korkmuyor, kuldan sıkılmıyorsanız bari o sakallarınızdan utanın.
Gençler telef oluyor, insanlar dinden kopuyor, sokaklar ahlaksızlığa boğuluyor, çocuklar İslam'ın adını duyunca yüzlerini çeviriyor, ama siz hâlâ ekran başında boş şeylerle prim yapmaya çalışıyorsunuz.
Ümmetin size ihtiyacı yok; çünkü siz, doğruyu göstermek yerine kafaları karıştıran, gönülleri kıran ve insanları İslam'dan soğutan fitne tüccarlarısınız.
Kutsal olanı ucuz tartışmalara malzeme etmekten ne zaman vazgeçeceksiniz?
Sizden hikmet bekleyen insanlara bir damla dahi su veremiyorsunuz.
Zira siz, hikmeti değil, kendi egonuzu yüceltmek derdindesiniz.
Sadece "ben haklıyım" diyerek İslam'ın mütevazı ruhunu çiğniyorsunuz.
Derdiniz daha fazla izlenme, daha fazla popülerlik, yüksek tezahürat için daha fazla taraftar toplamak mı?
Korkarak soruyorum, yoksa birilerine uşaklık mı ediyorsunuz?
Gençler, sizin yüzünüzden İslam'ı hurafelerle dolu bir din sanıyor.
Sizin bu sorumsuzluğunuz, bu ümmetin sırtındaki en büyük yüklerden biridir.
Uzun sakallı fıkrasını bilir misiniz efendiler?
Uzun sakallı biri, kitaplardaki "Sakalı bir tutamdan fazla uzatmak, ahmaklık alametidir" yazısı üzerine sakalının uzun olan kısmını yakmaya çalışıyor; sakalın tamamı yanıyor, cascavlak kalıyor. Sonra kitaba, "sakalı bir tutamdan fazla uzatmanın ahmaklık olduğu bittecrübe sabittir" diye yazıyor.
İskoç psikiyatrist Ronald David Laing bir tespiti vardır: "Öldüğünüzde, 'ölü' olduğunuzu bilmezsiniz. Bu hâl yalnızca başkaları için zordur. Aynı şey 'ahmak' olduğunuzda da geçerlidir."
Nifak tohumu serpiştiren bu zevatın hepsi de uzun sakallı. Ve bir tutamdan fazla...
Yoksa koca koca adamlar memleketin başka derdi yokmuş, ekonomi mükemmel, eğitim mükemmel, her alan harikuladeymiş gibi kalkıp da "Allah gökte midir yerde midir?" diye tartışmazdınız değil mi?
Hâlâ anlamadınız mı? İnsanlar somut problemlerle boğuşurken, bu tür tartışmalarla onların hayal kırıklığını daha da derinleştiriyorsunuz.
Bırakın gökleri, yeri tartışmayı...
Yaratılmışların en şereflisi olan insanın dertlerini nasıl çözeceğinizi düşünün; konuşun.
Yapamıyor musunuz; o zaman susun!
Bir gün susmayı becerebilirseniz, bu ümmetin yarısı kurtulacak.