Münih Güvenlik Konferansı çok mühim bir organizasyon.
1963 yılından bu yana düzenleniyor.
Soğuk Savaş döneminde NATO ve Varşova Paktı arasındaki gerilimin azaltılması amacıyla organize edilmiş platform.
Geleneği olan bir organizasyon hülasa.
Ama bugünlerde gelenekleri kimsenin önemsediği yok.
Hafızasız bir dünyanın kapıları açıldı... Diyoruz ya kriz çok büyük. Bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete yani.
Baksanıza... 1945 sonrası dünyanın düzenini tesis eden, kurumlarını ihdas eden Amerika bizzat yıkım mühendisliğine soyunmuş durumda.
Ben buna Amerika'nın Amerika ile savaşı diyorum ama, tabi estat'ın yani imparatorluğun merkezi olması hasebiyle bu savaşı yürüten güçlerin oluşturacağı yıkımdan herkes nasibini alacak.
Vallahi Avrupa şimdiden bu şiddetin mağduru oldu bile.
Aslında şöyle... Ukrayna gailesinin içine ilk yuvarlanan kıta Avrupa'ydı.
Büyük oyunun vassalı konumuna düştüler Avrupa devletleri.
Şimdi, Trump'ın Ukrayna masasında Avrupa yok.
Bu duruma itiraz eden de Zelensky. Gerçi o da bir yancı muamelesi görüyor ya. Aslında bu da normal, çünkü şimdiye kadar Zelensky bir aparat olarak kullanıldı ABD eski yönetimi tarafından. Trump bu durumu köpürtecek elbette.
Konferans'ın ağırlıklı gündemi evet, Ukrayna'ydı ama gündem ABD Başkan Yardımcısı JD Vance ile Almanya Başbakanı Olaf Scholz atışmasının gölgesi altında kaldı desem yeridir.
Atışma diyorum ama ben verilen demeçlerde Avrupa'nın çaresizliğini bir kere daha gördüm.
JD Vance'in AfD'ye yaptığı ziyareti ve sonra Avrupa demokrasilerine yönelik eleştirilerini cevaplarken bile günün sonunda "Rus korkusunu" vurgulamak zorunda kalan bir Almanya başbakanı resmi söz gelimi.
ABD başkan yardımcısı mealen "Avrupa'da fikir özgürlüğünün ortadan kalktığını" söyledi ve Avrupa'daki hükümetleri "eski yerleşik çıkarları, yanlış bilgi ve dezenformasyon gibi Sovyet dönemi kelimelerinin arkasına saklamakla" suçladı.
JD Vance'in bu sözleri kamuoyu yoklamalarında ikinci sırada yer alan Almanya için Alternatif (AfD) partisine destek vermek için sarfettiğini herkes biliyor.
Almanya Başbakanı Olaf Scholz ABD başkan yardımcısına "Demokrasimizin nasıl ilerleyeceğine biz karar veririz." diyerek cevap verse de, müttefiklerin ve dostların böyle davranmaması gerektiği ihtiyatını da elden bırakmadı.
Çünkü günün sonunda uzun yıllardır Avrupa'nın güvenliğini Amerika'ya bağlamış bir akıl hâkim kıtada.
İşte eski ezber bir şekilde zuhur ediyor.
Almanya "Avrupa ve Amerikan güvenliğinin ayrılmasına yol açacak hiçbir çözümü kabul etmeyeceğiz." diyerek, deyim yerindeyse kendine ekonomik savaş ilan etmiş ABD yönetimine yalvarıyor.
ABD'nin Rusya'yı kuşatma stratejisi için Ukrayna'da gerçekleştirdiği operasyona koşulsuz destek veren, hatta bu uğurda Dostoyevski'den tutun Rachmaninof'a kadar birçok sanatçıya bile sırf Rus oldukları için yaptırım uygulayan Avrupa'nın bütününün resmi bu çaresiz açıklamalarda kendini gösteriyordu.
Kırk satır kırk katır hikayesine sıkıştı Avrupa sizin anlayacağınız.
Alman şansölye "Putin tehdidinden" bahsediyor, Trump "Ukrayna'yı Putin'le paylaşacağız" diyor.
Çaresizlik sadece liderlerde mi? Hayır... Barış ihtimalini değerlendiren Avrupa basını, özellikle enerji piyasalarında kısmi düzelmeleri vurgulayarak boş bir hayalin peşine takılmış durumda.
Garip değil mi? ABD enerji konusunda da Kuzey Akım boru hattını sabote etmek ve yaptırım oyunu dahil her türlü stratejik hamleyle Avrupa'yı kendine bağlamışken, Trump'ın böylesine karlı ticaretten vazgeçeceğini mi düşünüyorlar?
Allah aklı çökertmesin.