İslam dünyasında Yahudi karşıtlığına dayalı provokasyonun her zaman müşterisi oldu. Türkiye’yi de hedef alan birçok insanlık dışı kanlı eylemin gerekçesi yapıldı. Müslüman gruplar nasıl gaza geldiklerini anlamaya başladıkça daha az kışkırır oldular. Ancak Yahudi karşıtlığı formu, ırkçı politikacı, özgürlükçü (!) karikatürist, İslam düşmanı rahip profillerle takviye edildi. Hakaretle sağlanan kışkırma yeterli bulunmayınca iş Kur’an yakmaya kadar vardırıldı.
Adına film denen son rezaletle bu provokasyon prosedürünü güncellendi ve doğrudan ‘Arap Baharı’nın estiği ülkelere özel hale getirildi. İngilizce reklam diliyle “All in One/Hepsi bir arada”: Yahudi, ırkçı Hıristiyan rahip ve adresi işaret eden Kıpti Mısırlı...
Bombanın pimi çekildi ve Arap Baharı’nın başladığı ‘sosyal medya’ya bırakıldı; youtube ve twitter’a...
Tezgah kısa sürede deşifre oldu. Ama iş işten geçmişti. 33 yıl aradan sonra bir ABD Büyükelçisi ‘bu filmi protesto eden’ kalabalıkların eyleminde, üstelik ‘demokrasi ve özgürlük getirdikleri’ bir ülkede öldürüldü.
Bunun Washington’daki adı, “vatandaşlarını dünyanın her yerinde korumasıyla ünlü Amerika’nın büyükelçisini koruyamaması”dır. Bu da provokasyonun bir başka -belki de asıl- hedefini gösteriyor: Obama yönetimi.
ABD’deki seçime birkaç ay kaldı. Adaylardan biri “bir Müslüman babanın çocuğu” olan Demokrat Başkan Barrack Hüseyin Obama, diğeri dünyaya savaş getirmekle ünlü baba-oğul Bush’ların devamı olan Cumhuriyetçi Mitt Romney...
Ekonomiyi, halkının refahını ve kamu hizmetlerini önceleyen Başkan ile bunların ‘güç’le sağlanabileceğini iddia eden rakibi...
Ortadaki ‘malzemenin’ kime yarayacağını tahmin etmek zor değil.
ABD siyasetini yakından izlemiş gözlemciler, bu olayın seçimde Obama aleyhine kullanılacağı görüşünde. Romney, işe koyuldu bile. İlk tepkisinde Obama’nın “İslam dünyasına yakınlığı”nı hatırlattı örneğin. STAR Gazetesi Dış Haberler Koordinatörü Nuh Yılmaz, Obama yönetiminin ilk dönemini Washington temsilcisi olarak yakından izleyen gazetecilerden... “ABD Büyükelçisinin öldürülmesi iç siyasette kullanılacaktır. Obama’nın Usame Bin Ladin’i öldürmekle kazandığı mevziye zarar verecektir” görüşü ona ait.
Bir başka görüş ise Türkiye’deki siyasetin tersi bir durumu işaret ediyor: “Romney bu durumu Obama’yı yıpratmak için kullanır ama seçimlerin tek konusu haline getirmez, Amerikan halkının ülkesine olan inancını sarsacak boyuta taşımaz.”
Olayların iç politikadaki karşılığı, ABD’nin tavrını da belirleyecek. Obama’nın “Böyle film olmaz, adamlar öfkelenmekte haklı” demeyeceği açık. Örneğin, ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’un açıklamasına benzer bir mesajı ABD Temsilciler Meclisi’nin tek Müslüman üyesi Keith Ellison, twitter hesabından verdi dün: “Bu amatör ve aptalca videoyu gördüm. Ama bunlar masum insanların öldürülmesine gerekçe olamaz.”
ABD elçisinin öldürülmesine “Amerikanvari” karşılık verilecek. Ama kışkırtıcılar da gereken karşılığı alacak mı?
İngiliz Independent gazetesinin kıdemli Ortadoğu muhabiri Robert Fisk, bundan emin değil: “Bana Kahire ve Bingazi’deki kargaşanın 11 Eylül’ün yıldönümüne rast getirilmiş olup olmadığını soruyorlar. Hiçbirinin aklına, provokatörlerin bu videoyu yayınlama tarihini 11 Eylül’e denk getirmiş olmalarını sormak gelmedi.”
Ancak Nuh Yılmaz, olayları sadece bu filme bağlamıyor ve bir başka yöne daha dikkati çekiyor: “Evet bir provokasyon var. Ama asıl sorun, bu provokasyona hazır kalabalıkların olmasıdır. Washington da, Arap Baharı’na destek verirken, o ülkelerde sadece belli gruplarla birlikte çalışmanın yeterli olmadığını görmeli. İşbirliği yaptıkları grupların bütün ülkeyi temsil edip etmediğini sorgulamalı.”