Diyanet İşleri Başkanlığı, Cumhuriyet tarafından Evkaf ve Şer'iyye Nezaretinin lağvından sonra kuruldu. Yıllar içinde Türkiye'nin demokratikleşmesi, din ve devlet ilişkilerinin değişmesine paralel bir şekilde Diyanet İşleri Başkanlığının da fonksiyonlarında değişmeler oldu. Fakat üç ana rolü var. Anayasal olarak da bunlar belirlenmiş. İbadet yerlerinin bakımı, ibadet yerlerindeki imam vs. görevlilerinin atanması ve halkın din açısından aydınlatılması. Yani din hizmetleri, bunların alt yapısı ve bir de halkı din açısından aydınlatmak.
Diyanet, doğrudan emir yetkisine sahip değil. Dini irşat, tebliğ ve bildirme yetkisi var. Bu nedenle İslamiyet ile ilgili çeşitli konularda halkı aydınlatan bir takım açıklamalar, vaazlar ve yorumlar yapıyor. Son dönemlerde sık sık Diyanetin halkı aydınlatma yönünde attığı adımlarla ilgili çok gayri ciddi tepkiler var. İslam'da alkol haramdır. Peygamber de onu satan, üreten ve hizmet edene de lanet ediyor.
Dogmatik laikler, kalkıp "hayat tarzıma müdahale edemezsin. Sen kimsin diyanet? Gençlere karışma, onlar hayatını istediği gibi yaşar" gibi garip tepkiler ve söylemler üretiyorlar. Bunlar hiç mi camiye gitmez, bir Cuma günü vaaz dinlemez. Hadi inanmıyorlarsa bari gözlem yapmak için gider insan. Senin toplumunda yaşanan bir gerçek. Camilerde her zaman vaazlarda alkolün haramı anlatılır. Bu konuda ayetler ve hadisler, âlimlerin sözleri ve yine konuyla ilgili kıssalara yer verilir. Usul budur. Kimse de kalkıp hoca sen ne anlatıyorsun, hayatımıza müdahale ediyorsun demiyor. İçlerinde alkol alanlar da vardır büyük ihtimal. Ama onlar da bunu ikaz ve tebliğ görür. Hatırlatma diye algılar. Haramı da bilir. Fakat şu an vazgeçemiyorum, bir gün bırakırım der. Bu toplumdaki tutum sosyolojik olarak da budur.
Fakat dogmatik laikçilerimiz, diyanetin dinde olanları anlatmasını bile hayatlarına müdahale olarak görüyorlar. Sanki diyanet alkol alan adamı tutmuş ve onu zorla bundan vazgeçiren bir müdahalede bulunuyor.
Bir de "sen kimsin diyanet?" gibi bir kabadayı ağzı var. Külhanbeyi ağzıyla racon kesiyor. Gazetecilik değil de külhanbeylik yapıyor. Bir başka oyuncunun pozları buna eşlik ediyor. "Rakıma karışamazsın lan" mesajı veren mizahı tükenmiş berduşluk halleri bunlar. Sanırsınız plajlar kapatılmış, otellerde alkol yasaklanmış.
Hayat tarzı tartışmasını yapıyorlar. Alkolünü istediği gibi, istediği yerde, sere serpe gönül rahatlığıyla alacak ve din de haram demeyecek. Kusura bakmayın! Bu din açık ve net. Alkolü de yasaklar, peygamber de onu üreten, yayan, satan ve hizmet edeni lanetler. Türkçede "lanetli iş" derler. Bu manada da kullanır. Ne Allah'a akıl verecek durumdasınız, ne de peygambere yol gösterecek. Din, bu toplumda konuşulacak. Sizler de haddinizi bileceksiniz. Alkolünüzden önce siz haddinizi bileceksiniz!
Alkolün kadına şiddet, fuhuş ve trafik kazalarındaki etkisi bariz. Laikçi medya bunları pek haber yapmaz. Nice kadın alkolik adamların şiddetine maruz kalır, bundan bahsetmezler. Acaba bunlar alkol endüstrisinin tetikçiliğini mi yapıyorlar? Bunu bile yapıyorlarsa bu nasıl bir cesaret! Keyfi için Allah'ın ayetlerinin konuşulmasını istememe hadsizliği, diyanete saldırarak kamufle ediliyor. Aslında saldırdıkları doğrudan Allah'ın kelamı ve peygamberin sözleri. Bunu da gençlerin, hakların, hayat tarzların arkasına saklanarak yapıyorlar.
Allah'ın ayetlerini ve peygamberin sözlerini kamuya konuşmayı ve açıklamayı yasaklamayı istemek... Güya diyanetin zaaflarına ve yanlışlarına sığınarak da bunu normal göstermek... Egoist ve cahil bir ruh! Bireysel olarak da öyle, grupsal olarak da.