Bir LİDER ülkesinde “emeğin hakkını tanımlayan” YENİ BİR PARADİGMA tanımlıyorsa, “emeğin hakkını” savunanların LİDER’in peşine düşmesi ve açtığı yoldan gitmesi gerekir...
Sevgili dostlar, dünya genelinde “sistemin” VAHŞİ KAPİTALİZM’e teslim edildiği, olduğu bir dönemde LİDER “emeğe sahip” çıkıyorsa, O ÜLKENİN EMEKÇİLERİ için yeni bir yol açılmış demektir...
Ne demek istiyorum?
Açayım... İş Güvenliği konferansında konuşan Sayın Cumhurbaşkanımız’ın konuşmasından aynen alıyorum; “Dünyada her yıl 160 milyon işçinin işle ilgili meslek hastalıklarına yakalandığına üzülerek şahit oluyoruz. Bu kayıpların yüzde 98’i şayet gerekli tedbir alınsa, var olan düzenlemeler tam olarak uygulansa önlenebilir kazalardan kaynaklanıyor. Ben burada meselenin imkan, para, teknoloji veya düzenleme eksikliği olduğu kanaatinde değilim. Bu utanç verici manzaranın ortaya çıkmasının esas nedeni insana yönelik çarpık bakış açısıdır. İnsanı sadece bir üretim aracı olarak gören mevcut anlayış, insanı araçsallaştırarak insan hayatını değersizleştirmektedir. Bir fabrikanın üretim sürecinde makineyle insanı aynı değerde gören anlayışı ben asla kabul etmiyorum. İnsana bu şekilde yaklaşanlar üretim maliyetlerini düşürmek, kar marjlarını artırmak için insan hayatını hiçe sayan adımları atmaktan elbette çekinmezler... BİZİM ANLAYIŞIMIZDA İNSAN HOMOEKONOMİKUS DEĞİL... İşçilerin ücretleri ve sosyal hakları kısıtlanarak, işçiyi iş kazaları ve meslek hastalarından koruyacak önlemleri almayarak, kazanç olmaz. O kazanç bizim değerlerimizde haramdır. Bu kazanmak değil, çalmaktır. İşçinin hakkını gasp etmektir. Biz insana makine gibi ham madde, sermaye gibi salt bir üretim aracı olarak bakmayız, bakamayız. Bizim anlayışımızda insan homoekonomikus değildir. İş kazalarının azaltılması, can kayıplarının ve emek sömürüsünün önünü geçilmesi için öncelikle bu konuda kendimizi düzeltmeli; insanı merkeze alan bir anlayışı iş hayatına hakim kılmalıyız...”
Sevgili dostlarım, bu cümleler dünya genelinde VAHŞİ KAPİTALİST YAPI’nın her yeri, her ülkeyi ESİR ALDIĞI DÖNEMDE tam anlamıyla YENİ BİR DEVRİM, YENİ BİR PARADİGMA tanımlaması...
LÜTFEN TEKRAR TEKRAR ÇOK DİKKATLİ OKUYALIM VE SORGULAYALIM...
Sonuç: Bu cümleler sonrası aklıma 1946-2003 arasında bu topraklardan 2,5 trilyon dolar faizi emen 5000 gerçek ve tüzel kişi geldi! Bu cümleler sonrası aklıma “emek” dendiği anda “hükümetler istifa etsin” diye gazetelere ilan veren tüsiad geldi!
Son söz: Bu ülkede kanımızı emen YERLEŞİK DÜZEN ve hizmet edenlere artık “verecek bir damlamız” bile YOK! YERLEŞİK DÜZEN için geri sayım çoktan başladı ve SON artık çok yakın. YAŞASIN EMEK ÜSTÜN, ANAYASASINI YAPMIŞ, ÜRETEN, GÜÇLÜ, BÜYÜK TÜRKİYE!