Bir işin hukuka-kitabına uygun olması, ‘haklı ve adil olduğu’ anlamına gelmiyor. Hatta makul ve mantıklı olduğu anlamına da gelmiyor... Tıpkı Kıbrıs’ın çevresinde olduğu gibi.
Kıbrıs’ın güneyindeki siyasi oluşum, BM’nin Deniz Hukuku Sözleşmesi’nden yola çıkıp, kendi kıyısından 200 mil açığa kadar ‘Münhasır Ekonomik Bölge’ ilan etmişti... Bu bölgedeki ekonomik değerler, iddia edenin oluyor. Gaz-petrol için bölge delinebiliyor. Ekonomik Bölge, en fazla 12 millik kıta sahanlığının çok ötesinde... Kıta sahanlığındaki net egemenlik hakları hesapta Ekonomik Bölgede yok, ama Ekonomik Bölge de bu aralar -şahsi mülk, babanın malı- sayılmaya başladı.
Akdeniz gibi herkesin burun-buruna olduğu dar bölgede ‘200 mil’ deyince deniz çoğu yerde biter, karşı kıyıya çıkılır. -Bu 200 mili kim kaybetmiş de sen bulmuşssun- denmesi gereken Güney Kıbrıs ise çevrede Mısır, Lübnan ve İsrail ile 200 mil anlaşmaları yaptı ve hesapta kendi sınırlarını çizdi.
Lübnan ile anlaşmanın Lübnan meclisinden geçmesi gerekiyor, daha geçmedi. Mısır ile 2003’te ve 2006’da iki anlaşma yapmışlar. Hem Ekonomik Bölge sınırını hem de bu sınırlar içinde gaz-petrol aramasını kayda bağlamışlar. Zaten mevcut gaz aramalarını da işte bu ‘sınırlar’ içinde yapıyorlar...
Geçenlerde Mısır parlamentosunun üst kanadı - Senato gibi olan Şura’nın üyelerinden Halid Abdülkadir Ouda ‘G. Kıbrıs ile imzalanan anlaşma Mısır’ın aleyhinedir, iptal edilmelidir’ diye çıkış yaptı. Ouda, iptal için bir yasa tasarısı da sundu. Hatta bazı haberlere göre Şura, G. Kıbrıs ile anlaşmaları iptal eden bu tasarıyı kabul etti.
Haberler G. Kıbrıs’ı çok rahatsız etti. Hemen bir telaş ‘anlaşmalar geçerli, sorun yok’ açıklamaları yaptılar, ama sorun var, ve de sürüyor.
Telaş var, çünkü G. Kıbrıs kendi kafasına göre gaz araması ve işletmesi planları yapıyor, ihale açıyor, arama ruhsatı veriyor. Ekonomisi-bankaları batakta olduğundan gaz, Güney’in umudu... Denizdeki balığa güvenir gibi, denizdeki gaza güvenip AB’den yardım istiyorlar... AB belki yardım edecek ama, gaz yüzünden değil, minik Güney’in boyuna posuna bakmadan euro krizi çıkartma ihtimali yüzünden... Güney’de işler karışır bankalar batmaya başlarsa, bunun Yunanistan’a, oradan da diğer sorunlu euro ülkelerine sıçramasından korkuluyor. G.Kıbrıs ‘herkes bizden korkuyor, ne güçlüyüz’ diye ne kadar övünse azdır!
Mısır’da halen yasama süreci eksik. Şura’yı Cumhurbaşkanı Mursi atadı. Alt meclis için seçim gerek. Seçim süreci de aşamalı ve nisan-haziran arasında bitecekti. Ancak yargı itirazları mahkemeler var ve süreç gecikiyor. Sadece Şura ile yasama olmuyor, sistem tam işlemiyor.
Yani şu durumda Mısır anlaşmayı teknik olarak iptal etmemiş olabilir. Ancak bir süreç de başladı ve bölgede yeniden yapılanmanın işaretleri var. Mısır bölgeye yeni bir açıdan bakıyor. Mübarek yönetiminin gayet Rum-Yunan yanlısı bir havası vardı. O havanın değiştiği anlaşılıyor. Mısır tabii ki her durumda kendi ulusal çıkarını öne alacaktır. Ancak bölgede oldu-bitti yaratılmasına karşı da Kahire’de bir duyarlık var. Hukuken bir anlaşmanın iptali mümkün olur, olmaz, o ayrı konu. Siyaseten, Mısır alışılmışın dışında bir tavır geliştiriyor...
Güney Kıbrıs’a gelince: Kıbrıs’ta toprak üzerinde anlaşma yapılamazken denizde ayrıca anlaşmanın olmasını zaten kimse beklemiyor... Bu enerji işlerinde de -önce delen ve önce çıkartan kazanır- gibi bir yanlış anlayış var... Yani denizin ortasına kazık çakan, orayı sahipleniyor... Akdeniz zaten dar bir alan... Sahipsiz, boş bir yer yok. Böyle dar bir denizde 200 millik alanlar çizmenin ve hak iddia etmenin mantığı tartışmalıdır... Deniz Hukuku Sözleşmesi’nde evet 200 mil var ama, Afrika kıyısından okyanusa 200 mil çizmek başka, daracık Akdeniz’de Ege’de 200 mil iddia etmek başka.
Ve Güney’in tavrı tabii ki Atina’dan yüz buluyor. Atina da Ege’de 200 millik ekonomik bölge iddiasında... Artık nereden başlatırlarsa, 200 mil çizince herhalde Aydın’a, Manisa’ya gelecekler. Bu arada Türkiye de 200 mil çizerse nerede biteceği belli olmaz... Aslında bu işleri oturup konuşmanın ve çözmenin zamanı çoktan geldi, geçiyor. Ancak ne Atina’da ne de Güney’de radikal çözümü göze alacak siyaset var... Ekonomik krizle zayıflamış, cesur siyasetten uzak, demokratk meşruiyeti zayıflamış ve fanatizme yatkın hükümetlere bakıyoruz. Üstelik, petrol - gaz gibi yanıcı maddelerin olduğu alanların karada ya da denizde çok istikrarlı-sağlam yerler olması gerekmekte... Zaten gergin ortamda bir de gaz-benzin dolaştırmak, akıllı iş değil. ‘Alın da gaçan mı’ diye güzel bir söz vardır. Yunancası ve Arapçası da kesin vardır.
twitter.com/selimatalayny