CHP zahirde darbelere karşı söylem geliştiriyor ama eylemleriyle söylemlerinin çelişkili olduğunu görmemek için kör olmak gerekir.
1960 darbesine destek olmuş hatta teşvik etmişti. 12 Mart muhtırasında darbecilere başbakan verecek kadar darbeye karşıydı!
28 Şubat’ta söylem bile geliştirmedi. 27 Nisan’da ise muhtırayı alkışladı.
15 Temmuz’da darbeye söylem bazında karşı çıkmak zorunda (!) kaldı.
***
Ama şu anda muhalefet yapacağım derken darbecilerin avukatlığını yapmak gibi bir garip intiba bırakıyor.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun kardeşi bile FETÖ konusunda ağabeyinin aldatıldığını söylüyor!
Eğer kardeş Kılıçdaroğlu samimiyse ve rol yapmıyorsa bu Kemal Bey için büyük bir ayıptır.
Hoş, kardeş Kılıçdaroğlu’nun tavrı beni fazla etkilemiyor.
Lakin Kemal Kılıçdaroğlu’nun FETÖ’den tutuklu gazetecileri alenen savunması CHP’nin siyasi tutukluğu için etkileyici bir tavır.
***
Kılıçdaroğlu’nun FETÖ’den tutuklu gazetecileri teker teker anarak sahip çıkması diğerlerin bilmem ama zannımca Ali Bulaç’ı rahatsız etmiştir.
Ali Bulaç’ı 1974 yılından beri yakından tanırım.
Bulaç hiç kimseye boyun eğmeyecek kadar kendisi olan bir şahsiyettir.
Dindar camia içinde doğru bildiğini kimseden çekinmeden söyleyebilen ve yazan bir isimdir. Hatırlıyorum mesela, 1975 yılında MSP’nin eğitim çalışmasına davet edilmiş ama rahmetli Erbakan hocaya bazı konularda katılmadığı için gitmemiştir!
1990-2000 yılları arasında yayınladığım haftalık Yörünge dergisinde yazı yazmaya başlamıştı. 1991 yılında RP’nin MÇP ile ittifak kurmasına başta biz de muhaliftik ama ittifak kurulunca destekleme kararı aldık.
Ama yazarımız Ali Bulaç buna rağmen ittifak aleyhine bir yazı kaleme aldı. Yayınlayamayacağımızı söyledik. Kabul etti ama bir daha da yazmadı.
Ali Bulaç böyle bir isim.
***
FETÖ’den tutuklu diğer yazarları yakından tanımam ama benim tanıdığım Ali Bulaç’ın FETÖ’cü olması imkân harici bir şeydir.
Zaman gazetesinde iktidar aleyhine yazdığı yazılar da FETÖ istediği için değil kendisi öyle düşündüğü içindir.
17/25 Aralık’tan sonra ona düşen hemen ayrılmaktı, yapmadı.
17/25 Aralık darbe girişiminden sonra ben de bizzat birkaç kez arayarak artık orada bulunmasının yanlış olduğunu izah ettim. Orada bulunmasını kendisine yakıştıramadığımı ayrılması gerektiğini söyledim.
‘Konuşalım’ demesine rağmen maalesef o kirli yapı içinde kalmaya devam etti.
Şu anda o hatasının ceremesini çekiyor.
Ama ben tekrar söylemeliyim ki Ali Bulaç, FETÖ’cü olamaz.
Ali Bulaç’ın CHP tarafından savunulmayı kabulleneceğini de zannetmiyorum.
Tahminimce Kılıçdaroğlu’nun savunmasından en fazla Ali Bulaç rahatsız olmuştur.
***
Hasıl-ı kelam, anayasa değişikliği konusunda MHP masaya oturarak kimi görüşlerini kabul ettirirken CHP’nin FETÖ avukatlığıyla vakit geçirmesi anlaşılır gibi değil.
Hele de anketler başkanlık referandumunun yüzde 60’ın üzerinde bir oranla kabul edileceği işaretini verirken CHP’nin tavrı, bu partinin asla milletle bütünleşemeyeceği ve asla iktidar yüzü göremeyeceğinin en bariz delilidir.
Ne diyelim liderin kardeşinin ve savunduğu adamların bile rahatsız olacağı bir siyasete şekil vermek sıradan bir aymazlık ile mümkün değildir.
Bu aymazlık sıradan bir aymazlık değil çok kaliteli bir aymazlık!