Malatya/Sürgü’de sahurda çalınan davula ters tepki veren Alevi aileyle ilgili haberlerin ‘münferit bir olay’ ile ilgili olduğuna mı inanıyorsunuz? Ekmek parasının tehdit altına düştüğünü gören bir davulcunun tepki veren ailenin ‘Alevi’ oluşunu kullanması mı? Onun tahriki üzerine olay mahalline gidenler de eş-dost dayanışması içindeler mi?
Emin misiniz?
Kusura bakmayın, ama ben öyle düşünmüyorum. Dikkatli olunmazsa ciddi sıkıntılar yaşatabilecek bir gelişmenin başlangıcı olabilir bu olay...
Alevilik bize özgü bir gerçeklik. Kendilerini daha geniş kitlelerin ‘İslâm’ anlayışıyla uyuşma halinde görmeyen insanlar Aleviler; genel hatlarıyla ‘İslâm’ halkası içine giren inanışları, farklı dini ritüelleri ve o ritüelleri yerine getirdikleri ibadet mekânları var. Evvelce çoğunluğu kırsal kesimde yaşıyordu Aleviler’in ve bu yüzden dikkat çekmiyorlardı; kentlerde yaşayanları da dikkat çekmemek için farklı görünmemeye çabalıyorlardı.
Göçler sebebiyle artık büyük kentlerde de varlar ve toplum içerisinde ‘Alevi’ kimlikleriyle yer almak arzusundalar.
Ne yapacağız? Görmezden gelip varlıklarını inkâr mı edeceğiz? Kendimize mi benzetmeye çalışacağız? Benzemek istemeyenlere ayrımcı muamelede mi bulunacağız?
Bunların hepsi yapıldı bugüne kadar ve her toplum mühendisliği projesinin âkıbeti o politikaların da başına geldi: Çalışmadı. Bundan sonra yapılacak olan, bugüne kadar denenmeyen türden bir politika geliştirmek olmalı.
Daha önce kendilerine karşı uygulanan toplum mühendisliği projelerine itiraz eden bir kesimin ön planda bulunduğu bir siyasi iktidar işbaşında ülkemizde ve bu sorunu çözmek de ona düşüyor. Yapılanı inkâr etmeyelim: Ak Parti Alevilik konusunun üzerine gitti, açılım aracılığıyla çözüm arayışına girdi. Ancak mâkul bir çözüm üretemedi.
Ele aldığınız ihmal edilmiş bir sorunu çözmeden bırakırsanız, süreç içerisinde uyandırdığınız umutlar ve heyecanlar aleyhinize çalışır. Sürgü’de meydana gelen üzerine ‘münferit’ etiketi yapıştırılmış olayın medyaya yansıyış biçimine bakarsanız, bu gerçeği görürsünüz. Fısıltıyla bile konuşulmayanlar artık bangıra bangıra ifade ediliyorsa bundandır.
Üzülelim mi? Hayır, tam tersine, sorunların üzerine rahatlıkla gidilen her toplum gibi sevinelim. Ancak sumen-altı etmek veya geçmişin işe yaramamış formüllerinden medet ummak yerine toplumu germe istidadı taşıyan bu hayati konuyu çözüme kavuşturma yolunda çaba gösterelim.
Çözüm yolunda adımlar atmazsak, sonunda nasıl olsa çözmemiz gerekecek bir konuda başkalarının kaşıması için yarayı açık tutmuş oluruz.
Aleviler neye niçin inanıyorlarsa inanıyorlar, Alevi-olmayanları bu neden ilgilendirsin ki? Dini ritüellerini nasıl ve nerede yerine getirdikleri de yalnızca kendilerini ilgilendirir. Çözüme ulaşınca teolojik tartışmalara daha kolay kulak verir insanlar; işin tarihi boyutu, Alevi anlayışıyla Sünni inancının ne zaman ve nasıl ayrışmaya başladığı türü konular daha rahat ele alınabilir.
Ülkenin bir dini gerçekliğinin ‘kimlik’ olarak kabulü neden bu denli güç, anlamakta zorlanıyorum.
‘Münferit olay’ kolaylıkla ‘münferit olaylara’ dönüşebilir. Bir başlangıç yapalım ve bu sorunu yaban eller devreye girmeden kendimiz çözelim.